26 Aralık 2010 Pazar




26 Aralık, 2010 TBD-Haber http://www.turkbirdev.info/
Başlıklar:
  • "Nabucco artık hayata geçmeli'
  • Türkiye-kazakistan İşbirliği
  • Kırgızistan'da koalisyon hükümeti iş başında
  • KKTC Başbakanı Küçük Türkiye'ye geliyor
  • Özbekistan ile Rusya arasında doğalgaz alım sözleşmesi imzalandı
  • Başbakan Erdoğan: Özerklik tartışması Türkiye'nin gelişmesini hazmedemeyenlerin kirli tezgahı
  • Türkmenistan, EİT Zirvesi'ne devlet başkanı yardımcısı düzeyinde katılıyor

"Nabucco artık hayata geçmeli'

Duygu GÜVENÇ / ANKARA; Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Bakü'de görüşeceği AB Komisyonu Başkanı Barroso'dan Nabucco'nun acilen hayata geçirilmesini isteyecek olmalı!


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan önceki gün akşam saatlerinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ayrı ayrı görüştü. Wikileaks belgelerinde Aliyev'in Türkiye'yi ve Erdoğan'ı hedef alan sözlerinin ardından gerçekleşen görüşmede, "Bu zirveler bizi biraraya getiren güzel bir vesile. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) de Asya'da hepimizi birleştiren tek örgüt" dedi. Belgelerdeki iddiaların ardından Erdoğan ve Aliyev ilk defa karşılaştı. Aliyev Astana'da, Gül'e "Bunlar saçma iddialar" diyerek iddiaları yalanlamıştı.


Erdoğan ve Aliyev'in görüşmesi de samimi bir ortamda başladı. Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nın kapısında Aliyev'i karşıladı ve iki liderin görüşmesi yarım saat sürdü. İkili görüşmede Cumhurbaşkanı Gül, EİT'nin gelişimi için altyapı desteğinin önemli olduğunu vurgularken, Aliyev, "Nabucco'nun faal icrası ile meşgul olacağız. Önümüzdeki hafta Bakü'de Ben de bizzat AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve enerjiden sorumlu komisyon üyesi Guenther Oettinger ile bizzat görüşeceğim. Önümüzdeki hafta Bakü'de yapacağımız görüşmede Nabucco'nun artık hayata geçirilmesi gerektiğini söyleyeceğim" dedi.


İran-Türkiye ve Pakistan tarafından kurulan ECOBANK'a Azerbaycan'ın da katılmasını isteyen Gül'e, Aliyev bir de söz verdi: "Biz EİT'ye üye olduğumuzda finansal durumumuz çok farklıydı. Şimdi biz de orada yer almak isteriz." Gül ve Aliyev, Kırgızistan'a yardımın da Türk Konseyi aracılığıyla koordine edilmesi için kurmaylarına talimat verdi.
ERMENİ DESTEĞİ Gül ve Aliyev'in biraraya geldiği saatlerde ABD Temsilciler Meclisi'nde sözde soykırım tasarısının görüşülmesi ihtimali devam ediyordu. Gül Ermeni diasporasının birkez daha harekete geçtiğini belirtirken, Aliyev, "ABD'deki Azeriler, tasarının kabul edilmemesi için elinden gelen desteği veriyor, vermeye devam edecek" dedi. Bugün 49 yaşına basacak olan Aliyev'in doğum gününü Gül bizzat kutladı. Türkiye-Azerbaycan ve Türkmenistan arasında Avaza ve Antalya'da yapılan toplantılara bu defa Aliyev evsahipliği yapacak. Üç lider 2011'de Azerbaycan'da buluşacak. (Kaynak: sabah.com.tr, http://www.today.az/news/politics/69325.html, http://www.acus.org/new_atlanticist/eu-needs-political-deal-turkey-gas)


Türkiye-kazakistan İşbirliği
Türkiye ile Kazakistan arasında inşaat işçilerinin eğitimine ilişkin bir işbirliği protokolü imzalandı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Kazakistan Çalışma ve Halkın Sosyal Koruması Bakanı Gülshara Abdykhalikova ile makamında bir araya geldi. Görüşmenin ardından iki bakan basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Kazakistan ile İnşaat İşçileri Eğitimi İşbirliği Protokolü imzalayacaklarını belirten Dinçer, protokolün inşaat işçilerinin eğiticilerinin eğitimini kapsadığını söyledi. Son yıllarda inşaat alanında önemli adımlar atıldığını ifade eden Bakan Dinçer, sadece inşaat denetimi yapan değil aynı zamanda proje denetimi yapan uygulamaya geçtiklerini belirtti. Ülkede inşaat sektörü ile alakalı tüm kurum ve kuruluşların aktörlerine eğitim programları uyguladıklarını söyleyen Dinçer, "Geniş kapsamlı inşaat müteahhit ve mühendislerini eğiten programlar organize etmiştik. Bayındırlık Bakanlığı ile yapı denetim çalışanlarını eğiterek, inşaat sektöründeki kazaların azaltılması ile ilgili program başlattık. İnşaat sektöründe tedbirlerin alınmasını sağlayan bir düzenleme yapacağız. Bu protokol çerçevesinde yapı denetim firmaları aynı zamanda iş güvenliği ile ilgili denetimleri veya uygulamaları da kontrol edecekler" dedi.
Kazak Bakan Abdykhalikova ise, Türkiye ile ilişkilerinin iyi olduğunu ve bugün birkaç şirketi ziyaret ettiklerini söyledi. Abdykhalikova, "Bu şirketlerin eğitim merkezleri olduğunu gördük. Ülkemizin sorunu olan işsizliği azaltmak, insanlara iş bulmaktır" diye konuştu. Son yıllarda Türkiye ile Kazakistan arasında çalışmalar yapıldığını ifade eden Abdykhalikova, "Protokolün ilişkileri daha da geliştireceğine inanıyoruz. Başka alanlarda da Türkiye'nin tecrübesinden yararlanmak istiyoruz" dedi.
AHMET UMUR ÖZTÜRK ANKARA (Kaynak: medya73.com)


Kırgızistan'da koalisyon hükümeti iş başında
Kırgızistan'da, Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Almazbek Atambayev'in başbakanlığındaki koalisyon hükümeti resmen göreve başladı.

AA, Bişkek- Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı Roza Otunbayeva'nın hükümeti onaylamasının ardından ilk toplantısını yaptı. Sosyal Demokrat Parti Genel Başkanı Almazbek Atambayev, ilk kabine toplantısında, Maliye Bakanlığı'nın, öğretmen maaşlarının artırılabilmesi için kaynak araştırması yapması talimatını verdi. Ayrıca, 2011 bütçesinin meclisten geçirilebilmesi için hazırlıkların tamamlanmasına karar verildi.
Öte yandan, Kırgızistan'ı 5 yıl yöneten Kurmanbek Bakiyev'in iktidarının devrilmesinden 8 ay sonra kurulan koalisyon hükümetinde bakanlıklar ve önemli görevler üç parti arasında şöyle paylaşıldı:
- Sosyal Demokrat Parti: Başbakanlık, ülkenin güneyinde İmar ve Kalkınma konularından sorumlu Başbakan Yardımcılığı, güvenlik birimlerinin koordinasyonundan sorumlu 4. Başbakan Yardımcılığı ve Avrasya Ekonomi Topluluğu (EVRAZES) Temsilciliği, Başbakanlık İdaresi Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ulaştırma ve İletişim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Eğitim ve Bilim Bakanlığı, Gençlik Bakanlığı.
- Cumhuriyet Partisi: Ekonomi alanından sorumlu Başbakan Birinci Yardımcılığı, Ekonomi Yönetimi Bakanlığı, Devlet Mal Varlığı Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Halk Sosyal Koruma Bakanlığı.
- Milliyetçi Ata Jurt Partisi: Meclis Başkanlığı, Başbakan Yardımcılığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İş, Göç ve Çalışma Bakanlığı, Acil Durumlar Bakanlığı, Kültür ve Haberleşme Bakanlığı, Su İşleri Bakanlığı.

Koalisyon hükümetinin resmen göreve başlamasıyla nisan ayındaki devrimin ardından kurulan geçiş hükümeti de düşmüş oldu. Geçiş hükümetinde yer alan 6 bakan görevlerini korurken diğer bazı bakanlara da Cumhurbaşkanlığı İdaresinde çeşitli görevler verildi. Öte yandan Cumhurbaşkanı Otunbayeva, Abibilla Kudayberdiyev'i Savunma Bakanlığı'na, Keneşbek Düşebayev'i de Milli Güvenlik Komitesi (GKNB) Başkanlığı'na atadı. (Kaynak: cumhuriyet.com.tr)


KKTC Başbakanı Küçük Türkiye'ye geliyor
A.A, 26 Aralık 2010: KKTC Başbakanı İrsen Küçük, Turizm Kültür ve Çevre Bakanı Kemal Dürüst ile birlikte, 2011 yılının “Türkiye;de KKTC Turizm Yılı” ilan edilmesi çalışmalarına katılmak ve bazı resmi temas ve incelemelerde bulunmak üzere yarın Ankara'ya gidecek.

KKTC Başbakanlık Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, yarın saat 07:00 de Ankara'ya hareket edecek Başbakan Küçük, saat 17:00 de Rixos Otel'de düzenlenecek “2011 Türkiye'de KKTC Turizm Yılı” etkinliklerine katılacak.

Salı günü de bazı resmi temas ve incelemelerde bulunacak Küçük, ziyaretlerinin tamamlamasının ardından aynı gün akşam saatlerinde KKTC'ye dönmek üzere Ankara'dan ayrılacak. (Kaynak: hurriyet.com.tr)

Özbekistan ile Rusya arasında doğalgaz alım sözleşmesi imzalandı
Özbekistan doğalgazının en büyük müşterisi olan Rusya, bu ülke ile yeni sözleşme imzaladı.

Rus doğalgaz şirketi Gazprom ve Özbekneftegaz, 2011-2012 yılları arasındaki süreyi kapsayan doğalgaz alımıyla ilgili sözleşmeye Taşkent'te imza attı. Taraflar ayrıca Özbekistan toprakları üzerinde yapılacak doğalgaz taşımacılığı konusundaki anlaşmayı da imzaladı.
Taşkent'e gelen Rus doğalgaz devi Gazprom Başkanı Yardımcısı Aleksandr Medved buradaki temasları kapsamında Özbekistan Başbakan Yardımcısı ve aynı zamanda Maliye Bakanı Rustam Azimov ve Özbekneftegaz Başkanı Şakir Fayzulayev'le görüştü.Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ayrıntılarına ilişkin ise bilgi verilmedi.
Rusya daha önce 2010 sonu itibariyle Özbekistan'dan 15 milyar 500 milyon metreküp doğalgaz satın almayı planlamıştı. Rusya, 2011'de ise Özbekistan'dan 16 ile 20 milyar metreküp arasında değişen miktarda doğalgaz satın almayı planlıyor.
Özbekistan'ın Rusya'ya vereceği doğalgazın her bin metreküpünün 250 ile 300 dolar aralığında olması bekleniyor. Türkmenistan'dan sonra bölgenin en zengin doğalgaz rezervlerine sahip olan Özbekistan, komşu Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan'a da toplam 3 milyar metreküp dolayında doğalgaz veriyor. Özbekistan ayrıca Çin'e ise 10 milyar metreküp doğalgaz vermeyi planlıyor. Özbekistan, şu anda yılda ortalama 70 milyar metreküp dolayında doğal gaz üretimi yapıyor. CİHAN (www2.haberler.com)
Başbakan Erdoğan: Özerklik tartışması Türkiye'nin gelişmesini hazmedemeyenlerin kirli tezgahı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özerklik tartışmasının Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin kirli tezgahı olduğunu söyledi. Erdoğan, milletin bu tezgahlara evet demeyeceğini ve bağrına basmayacağını, bu projelere onay vermeyeceğini söyledi.

Erdoğan, BDP tarafından gündeme getirilen "iki dil" ve "özerklik" tartışmalarını değerlendirdi. Erdoğan, ortaya konulan senaryonun çok çirkin ve kirli tezgah olduğunu belirterek, "Bu tuzak bildik bir tuzak. Benim milletim bu oyunları defalarca gördü. Bu senaryonun aktörlerini çok iyi tanır. Kim ne yaparsa yapsın, benim milletim bu tezgaha gelmeyecek, bu tuzağa asla düşmeyecek, ben buna inanıyorum. Bu tezgahın içinde terör örgütü var. Bu tezgahın içinde terör örgütünün vesayeti altında hareket edenler var. Bu tezgahın içinde can çekişen çeteler var, mafya var. Senaryo çok ama çok açık. Seçim öncesinde su bulandırılacak, seçim öncesinde milletin zihni karıştırılacak, seçim öncesinde kaos oluşturulacak, seçim öncesinde farklı gündemler oluşturulacak. Milletin tercihleri böylece etki altına alınacak." dedi.

Toplumu gerecek, milleti galeyena getirecek, siyaset kurumunu etkisizleştirecek ve güven ortamını sarsacak bu yaklaşım tarzının hangi amaca hizmet ettiğini soran Erdoğan, "Yapılan işlerin çözüme bir faydası var mı? Ateşe benzin döken siyaset tarzının kime ne faydası var. Biz sorunların konuşulmasından, tartışılmasından, özgürce ifade edilmesinden yanayız. Hayata geçirdiğimiz reformlarla, yıktığımız tabularla, bozduğumuz ezberlerle ülkemizi ileri demokrasiye taşıyoruz." şeklinde konuştu.

"KİMSEDEN DEMOKRASİ DERSİ ALMAYA İHTİYACIMIZ YOK"
Konuşması sırasına BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın yerinden itiraz etmesi üzerine Erdoğan, "Hiç kimseden demokrasi dersi almaya ihtiyacımız yok. Bize demokrasi dersi vermek isteyenler 12 Eylül'de benim vatandaşımın oy verme hakkını nasıl tehditle gasp ettiler, önce bununla yüzleşsinler." karşılığını verdi. Erdoğan, demokrasiden bahsedenlerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde sivil toplum örgütlerine, yazarlara yaptıkları baskılar ve tehditlerle yüzleşmelerini istedi.

"BU TOPRAKLAR ÜZERİNDE AMELİYAT YAPTIRMAYIZ"
Erdoğan, bu ülkenin sahipsiz olmadığını, bu milletin çaresiz olmadığını belirterek, şöyle devam etti: "Milletim müsterih olsun. Biz kimseye bu ülke üzerinde, bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırmayız. Kimseyi bu milletin hissiyatı ile oynatmayız. Çözüm için nasıl bir mücadele verdiysek, çözüm süreçlerini sabote edenlerle de aynı şekilde mücadele ederiz. Terör örgütünün ve onun uzantılarının her seçim öncesinde olduğu gibi taşeronluk üstlenerek iç politikayı dizayn etme girişimlerini karşılıksız bırakmayız. Ne milletin duygularını sömürerek rant hesabı yapanlara eyvallah ederiz, ne milletimin korkularını kaşıyarak oy hesabı yapanlara eyvallah ederiz."

"HER SEÇİM ÖNCESİ TERÖR ÖRGÜTÜ DEVREDE"
Dağdaki teröristle geçmişte devletin koridorlarına sirayet etmiş çetelerin nasıl işbirliği içinde olduklarına milletin dikkat etmesini isteyen Erdoğan, "Her seçim öncesinde her terör örgütünün nasıl devreye girdiğini, milletin hissiyatını etki altına almak için ne tür tezgâhlar yapıldığını çok anlıyoruz. Artık bu oyunu yutmazlar. Ne biz yutarız ne de milletim bu hileyi yutar." diye konuştu.

Erdoğan, Demokratik Toplum Kongresi tarafından yayınlanan bildirinin kasıtlı bir şekilde gündeme taşındığına dikkat çekerek, medyanın konuyu devamlı gündeme getirmesini eleştirdi. Erdoğan, bu oyunun tehlikeli bir oyun olduğunu, burada ortaya konulanları kabul edilemez bulduğunu vurguladı.

Erdoğan, özerklik tartışmasının Türkiye'yi ileri demokratik standartlara kavuşmasını hazmedemeyenlerin kirli tezgahı olduğunu iddia etti. Erdoğan, milletin bu tezgahlara evet demeyeceğini ve bağrına basmayacağını, bu projelere onay vermeyeceğini söyledi. Erdoğan, "Millete, milletin kurumlarına, anayasal düzene rağmen kim hangi projeyi hayata geçirebilir?" diye sordu.

Partilerin farklı görüşler gündeme getirebileceğini ifade eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ancak toplumun bunlara destek vermeyeceğini söyledi. Erdoğan, terör örgütünün gündeme getirdiği konuların siyasete taşınmasının hangi amaca hizmet edeceğini soran Erdoğan, şunları söyledi: "Bu terör örgütünün propagandasını yapmak değil mi? Bu terörün ekmeğine yağ sürmek değil mi? Hiçbir ciddiyeti ve derinliği olmayan projeleri benim Kürt kardeşlerimin talebiymiş gibi takdim etmek çok büyük bir haksızlıktır. Bu bildirileri yayınlayanlar benim Kürt halkımın ne kadarını temsil ediyorlar? Bunlar Doğu ve Güneydoğu'nun ne kadarını temsil ediyorlar? Ben her fırsatta defalarca söyledim. Ne terör örgütü ne de onun uzantıları hiçbir zaman Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi, sözcüsü olmamıştır. Bundan sonra da asla olmayacaktır."

Başbakan Erdoğan, Kürt kökenli vatandaşları terörle ve terör örgütüyle özdeşleştirmeye kimsenin hakkı olmadığını söyledi. (Kaynak: timeturk.com)

Türkmenistan, EİT Zirvesi'ne devlet başkanı yardımcısı düzeyinde katılıyor
Türkmenistan, bugün İstanbul'da başlayan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 11. Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne, devlet başkanı yardımcısı düzeyinde katılıyor. Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov, ekonomiden sorumlu yardımcısı Tuvakmammet Caparov'u EİT zirvesi için İstanbul'a gönderdi.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün ev sahipliğindeki zirveye, İran, Irak, Kazakistan, Azerbaycan, Tacikistan, Afganistan ve Kırgızistan liderler seviyesinde temsil ediliyor.

Türkiye, İran ve Pakistan tarafından 1985 yılında kurulan ve üye ülkeler arasında ekonomik, teknik ve kültürel işbirliğini amaçlayan EİT'in, 1992 yılında Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan'ın da katılımıyla geniş bir coğrafyaya hitap eden çok taraflı bir ekonomik işbirliği platformuna dönüştü. (Kaynak: dikkathaber.com)

15 Aralık 2010 Çarşamba




15 Aralık, 2010 TBD-Haber http://www.turkbirdev.info/

Başlıklar:
  • Nahçıvan'ın bölgenin Dubai'si olma hedefi
  • Kazakistan Bagimsizlik Gunu Istanbulda Coskuyla Kutlandi
  • Kazakistan, bağımsızlığını coşkuyla kutluyor
  • Kırgızistan`da koalisyon hükümeti tamam
  • KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu: "Rum Tarafı Çözüme Teşvik Edilmeli"
  • Özbekistan, KGAÖ'nün BDT içi sorunlara müdahalesine karşı
  • Türkiye, sağlık turizminde dünyada ilk 10'da
  • Türkmenistan'dan Hindistan'a boru hattı


Nahçıvan'ın bölgenin Dubai'si olma hedefi
Azerbaycan'a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti, serbest ticaret bölgesi ve gümrüksüz ticaret uygulamalarıyla bölgenin Dubai'si olmayı hedefliyor.

Nahçıvan- 1990'lı yılların başından itibaren uygulamaya koyduğu ekonomi politikalarıyla dünyanın en lüks bölgelerinden biri haline gelen Dubai'yi örnek alan Nahçıvan yönetimi, Türkiye, İran ve Ermenistan'ın tam ortasında bulunmasını avantaja dönüştürerek ekonomik kalkınmasını hızlandırmayı amaçlıyor.

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti Ekonomik Kalkınma ve Devlet Yatırımları Dış İlişkiler Müdürü Emin Zeynelov,Iğdır Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMDER) öncülüğünde bazı temaslarda bulunmak üzere Nahçıvan'da bulunan bir grup Türk gazeteciyi kabulünde Türkiye ile Nahçıvan arasındaki ticari ilişkilere değindi.

Emin Zeynelov, Nahçıvan olarak bölgede daha hızlı büyümek ve ekonomik refahı geliştirmek amacıyla serbest ticaret bölgesi, gümrüksüz ticaret, yatırımcıların teşvik edilmesi gibi bir dizi işlem üzerinde çalışma yürüttüklerini belirterek, bölgenin Dubai'si olmak için çalışmalarda bulunduklarının kaydetti. Zeynelov, Dubai gibi vergiden muaf bölge oluşturulmasıyla ilgili ''Hemen yarın olacak diyemeyiz ama bu konuda çalışma yapılıyor'' diye konuştu.

Zeynelov, bir dönem üzerinde tartışılan Türkiye-İran-Nahçıvan serbest ticaret bölgesi uygulaması konusunda, bakanlık olarak böyle bir çalışmalarının bulunmadığını, ancak bu politikaların Azerbaycan devleti tarafından daha üst bir politika olarak yürütülebileceğini söyledi.
Türkiye-nahçıvan özerk bölgesi ticaret hacmi
Türkiye ile Nahçıvan arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 78 milyon dolara ulaştığını kaydeden Zeynelov, bunun 50 milyon dolarının Türkiye'den ithalat, 28 milyon dolarının ise Nahçıvan'dan Türkiye'ye ihracat olduğunu bildirdi.

Nahçıvan'ın dış ticaretinin yüzde 26'sını Türkiye ile yaptığını anlatan Dış ilişkiler Müdürü Zeynelov, İran ile olan ticaretin ise toplam ticaretin yaklaşık yüzde 4'üne tekabül ettiğini belirtti. Türkiye'den genel olarak teknoloji ağırlıklı mal ithalatı yaptıklarını, fabrika parçalarının yanı sıra bazen tüm fabrikayı satın alarak ülkelerine getirdiklerini anlatan Zeynelov, Nahçıvan'dan Türkiye'ye ise geçen yıl 4,4 milyon dolar değerinde 126 milyon kilovatsaat (KWH) elektrik ihracatı gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Nahçıvan'da bulunan 64 Türk menşeli firmada 843 kişi Türk vatandaşının çalıştığını ve bu işletmelerin ticaretin yanı sıra gıda üretimi gibi alanlarda faaliyet gösterdiğini söyledi.''Her şey ucuz"

Toplantıda bir gazetecinin ''Neden Türk yatırımcılar burada yatırım yapsın?'' diye sorması üzerine Dış İlişkiler Müdürü Emin Zeynelov, Türkiye'ye kıyasla Nahçıvan'da işgücü, elektrik ve doğalgazın daha ucuz olduğunu ve bunların da bir malın girdi maliyetini belirlediğini söyledi. Azerbaycan'ın, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ile KDV anlaşması bulunduğunu ifade eden Zeynelov, dolayısıyla Rusya dahil bu pazara girmek isteyen Türk yatırımcıların avantajlı konuma geleceklerini ileri sürdü.

Nahçıvan'ın büyüme hızının geçen yıl yüzde 20 civarında olduğunu ve bu yıl da bu orana yakın bir büyüme beklediklerini söyleyen Zeynelov, özerk bölgenin 2005'ten bu yana kesintisiz büyümesini sürdürdüğünü bildirdi. Daha fazla Türk yatırımcıyı ülkesine davet eden Zeynelov, ülkede bir çok alanın halen çok bakir olduğunu ve Türk yatırımcıların bu alanlara girmesini memnuniyetle karşılayacaklarını belirtti.
Çinli Lifan'dan otomotiv yatırımı
Öte yandan Nahçıvan Özerk Cumhuriyetinin kalkınması, dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip Çin'in de ilgisini çekmeyi başardı. Çin'in otomobil markalarından biri olan Lifan'ın 2010 yılı başında Nahçıvan yönetimi ile bölgede ortak bir otomobil montaj fabrikası kurduğu kaydedildi.
Bölgede incelemelerde bulunan gazetecileri fabrikaya götüren Azeri yetkililer, Çinli ve Azeri 50'den fazla işçinin çalıştığı fabrikanın aylık üretim kapasitesinin 80 otomobil olmasına karşın halen bu sayıya ulaşılamadığını bildirdi. Azerbaycan'ın tüm bölgelerine otomobil gönderen fabrikada dizel ve benzinli olmak üzere iki çeşit aracın montajının yapıldığı kaydedildi. Lifan markasıyla Nahçıvan'a getirilen araç parçaları, burada montaj işleminden sonra Naz Lifan adını alıyor. Azeri yetkililer, şu anda fabrikadaki tüm parçaların Çin'den geldiğini ancak önümüzdeki günlerde bazı parçaların bu fabrikada yapılmasını arzu ettiklerini söyledi.

Bu arada, söz konusu fabrikada üretilen araçlardan 200'ünün satıldığını belirten yetkililer, bankalarla yeni kredi anlaşmaları yapılmaya çalışıldığını, bunun sağlanması halinde, satış rakamlarının yükseleceğini ifade ettiler. (Kaynak: cumhuriyet.com.tr)

Kazakistan Bagimsizlik Gunu Istanbulda Coskuyla Kutlandi
Kazakistan Bagimsizlik Gunu Istanbul'da 12 Aralik 2010 tarihinde Kazak gencleri tarafindan coskuyla kutlandi. Ayrica Kazakistan'in ve tum Sovyet mahkumu halklarin bagimsizligina giden yoldaki ilk adimi 1986 Jeltoksan olaylarinin kurbanlari anildi, anilari yasatildi.

Kazakistan Istanbul Baskonsoloslugu ve Kazakistan Dostluk ve Kardeslik Dernegi tarafindan birlikte duzenlenen kutlamalarda ilk olarak geleneksel olarak her sene devam ettirilen Jeltoksan Kupasinin V. yapildi.

Turkiye'nin cesitli sehirlerinde yuksek tahsil goren Kazak ogrencilerden olusan 8 takimin katildigi ve Avcilar Platin Hali Saha Tesislerinde gerceklesen turnuvada birinciligi Istanbul Universitesi, ikinciligi Fatih Universitesi ve ucunculugu Sakarya Universitesi kazandi.

Turnuvanin sonunda Kazakistan Baskonsoloslugu mensuplari ile Kazakistan'dan gelen ogrencilerden olusun bir karma ile Turkiye Kazak genclerinden olusan diyaspora karmasi bir dostluk maci yapti. Cok teknik ve uyumlu futbollariyla goz dolduran diyaspora takimi Kazakistan Istanbul Baskonsoloslugu Mustesari Askhat Dauvtov'un takdirlerini kazandi.


09.00 - 16.00 arasinda yapilan maclarin sona ermesinden sonra, Yenimahalle Cem Karaca Kultur Merkezine gecildi. Burada Ankara'dan bu kutlama icin ozel olarak gelen Kazakistan Buyukelcisi Janseyit Tuymebayev'in katilimiyla Kazak ogrencilerin hazirlayip sundugu program izlendi.

Programin baslangicinde gencler 1986 Jeltoksan, yani Aralik olaylari ile ilgili tiyatral bir kesit sundular. Basarili bir sekilde hazirlanan sahnede genclerin Almati Brejnev alanindaki protesto gosterileri ve bunu siddetle ezen Sovyet emniyet gucleri tasvir edildi.

Daha sonra Jeltoksan olaylarinin kahramani Kayrat Riskulbekov canlandirildi. Onun portresi basarili bir bicimde ortaya kondu ve unlu siiri
"Kayrat degen atim bar,
Kazak degen zatim bar,
Erkek toqti kurbandik,
Atam desender atindar" okundu. Gercekten cok duygulu sahneler gencler tarafindan ustalikla sunuldu. Senaryoyu yazan ve oynayanlari kutluyorum. Az oz, ama cok etkileyici idi.

Bundan sonra Buyukelci Janseyit Tuymebayev acilis konusmasini yapti. Kazakistan Turkiye iliskileri, ozellikle egitim iliskileri uzerinde durdu. Turkiye'nin Kazakistan'in gercek dostu olduguna su sozlerle vurgu yapti:

"Turkiye Kazakistan'in bagimsizligini ilk taniyan, hem de iki saat icinde taniyan bir ulkedir. Normalde bagimsizligini ilan eden bir ulkenini bagimsizligini bir kac gun sonra, biri iki hafta sonra taninmaya baslar. Oysa bizim bagimsizligimizi Turkiye hic geciktirmeden iki saat icinde tanimistir. Bu dunyada bir ilktir. Tarihte bunun baska bir ornegi yoktur. Bu sebeple, Kazakistan'in gercek dostu, kardes Turkiye'dir" dedi.

Bundan sonra Kazakistan Istanbul Baskonsolosugu Mustesari Askhat Dautov sabah yapilan Jeltoksan Kupasi Turnuvasi ile ilgili bilgiler verdi. Dereceleri acikladi. Dereceye giren en cok gol atan futbolcu Anzor ve ilk uce giren takimlarin kupa ve madalyalarini Buyukelci verdi. Ayrica bu gecenin duzenlenmesinde maddi ve manevi katkilari bulunan Kazakistan Dostluk ve Kardeslik Dernegi Baskani, Izmir Fahri Konsolosu Mevlut Ozkisi'ye ve cesitli firmalarin yetkililerine tesekkur plaketlerini verdi.

Bundan sonra cesitli skec ve konserlerle program devam etti. Gecede diyaspora Kazaklari adina Murat Turkkan'a seref konugu olarak yer verildi. Murat Turkkkan basarili bir bicimde dombriasiyla icra ettigi Alatav sarkisiyla herkesin begenisini kazandi.

Gecede Altaylarda oynamasini bilmeyen yigide kiz verilmedigi Karajorga dansi da yapildi. Kazakistan vatandasi Ahiska Turku ogrencilerin Kafkaslara ozgu hareketli ezgin danslari salonu heyecana sevk etti. Istanbuldan bir ilkogretim okulunun ogrencilerinin davul zurnali folklor gosterileri de geceye renk katti.

Gecenin onemli sanatcilarindan biri olarak goz dolduran Berlinli olan fakat bagimsizliktan sonra Almatiya goc ederek yerlesen Arslan Tosun buyugumuzun evladi ve yuksek tahsil icin Istanbul'a gelerek Tomerde Turkce ogrenmekte olan Kajimukan Tosun idi. Soyledigi sarkilar, yaptigi danslar ve oynadigi tiyatrol roller ile gelecegin dort dortluk bir sanatcisi olacaginin sinyallerini verdi.

En sonunda tum sanatcilar maytaplarin esliginde sahnede yerini aldilar. Tum seyirciler ayakta ogrencileri alkisladilar.

Gercekten 12 Aralik 2010 gunu Istanbul'da bir Kazakistan bagimsizlik gunu coskusu yasandi. Bunu yasamamiza vesile olan basta ogrenciler olmak uzere, bu gunu tertipleyen, emek veren Istanbul Baskonsoloslugu ve Kazakistan Dostluk ve Kardeslik Dernegi yoneticileri olmak uzere tum herkese tesekkur ediyorum.

Saygilarimla,
Istanbul,
Abdulvahap Kara



Kazakistan, bağımsızlığını coşkuyla kutluyor
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, ''Kazak halkı, bağımsızlığını kazanmadan önce dilini ve dinini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya idi'' dedi.

Cumhurbaşkanı Nazarbayev, yıldönümü nedeniyle Bağımsızlık Sarayı'nda düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, Kazak halkının bağımsızlık öncesinde büyük sıkıntılar ve zor günler yaşadığını söyledi. ''Kazak halkı, bağımsızlığını kazanmadan önce dilini ve dinini kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya idi'' diyen Nazarbayev, Kazak halkının bağımsızlık aşkıyla bu sıkıntıların aşıldığını açıkladı.

Kazakistan'ın geçmiş kötü günleri geride bıraktığını ve geleceğe ümitle baktığını ifade eden Nazarbayev, ''Bağımsızlık bayramı halkımızın en büyük bayramıdır. Bu bayramı en içten duygularımla kutluyorum'' dedi.

Akorda Sarayı'nda Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev bağımsızlığın 19.yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen madalya törenine katıldı. Nazarbayev, Kazakistan'a hizmet eden devlet ve sanatçılara madalya takdim etti.

Nazarbayev düzenlenen törende, ekonomik kalkınma ve ekonomik krize karşı uyguladığı başarılı programlardan dolayı Başbakan Karim Masimov'a 'Kazakistan Birinci Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev Nişanı' takdim etti. Nazarbayev, Kazakistan'ın ulusal güvenliği, ekonomik ve kültürel kalkınmasından dolayı da Kazakistan Acil Durumlar Bakanı Vladimir Boşko'ya Barış Nişanı, Başbakan Yardımcısı Aset İsekeşev'e Kurmet Nişanı, Astana Valisi İmangali Tasmagambetov'a Barış Nişanı ve Kültür Bakanı Muhtar Kul-Muhammed'e Parasat Nişanı takdim etti.

Nazarbayev, Kazakistan Milli Marşı'nı yazan Jumeken Necmeddinov ve besteleyen Şemşi Kaldayakov'a Kazakistan Hizmet Nişanı ve Azeri sanatçı Polat Bülbüloğlu'na da Cumhurbaşkanlığı Barış ve İlerleme 'ödülünü takdim etti.

NAZARBAYEV: BAĞIMSIZLIĞIMIZI GÖZ BEBEĞİMİZ GİBİ KORUMALIYIZ.
Bağımsızlık Sarayı'nda düzenlenen etkinlikte davetlilere hitap eden Cumhurbaşkanı Nazarbayev, Kazakistan'ın bağımsızlığını aldıktan sonra uygulanan doğru ve isabetli politikalar sayesinde bölgenin dinamik ve güçlü ekonomilerinden biri haline geldiğini söyledi. Tarihinde çok zorluklar gören Kazak halkının bugün gelinen seviyede emeğinin büyük olduğunu belirten Nazarbayev, 'Bağımsızlığımıza gözümüzün bebeği gibi bakmalıyız. Ekonomimizi güçlendirerek dünyanın önde gelen ülkeleri arasına girmeliyiz". dedi.

Dünyada hatırı sayılır bir ülke olmak için ortalama 45 yıl geçmesi gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı, Kazakistan'ın 19 yıl gibi kısa zaman zarfında büyük başarılara imza attığını vurguladı. (Kaynak: zaman.com.tr)


Kırgızistan`da koalisyon hükümeti tamam

BİŞKEK(CİHAN)- Kırgızistan`da 10 Ekim`de yapılan genel seçimlerin ardından, ikinci kez koalisyon hükümeti için taraflar anlaştı. Daha önceki koalisyon hükümeti meclis başkanlığı seçimi yüzünden hayata geçirilememişti. Respublika (Cumhuriyet) Partisi lideri Ömürbek Babanov`un liderliğinden yürütülen koalisyon kurma çalışması nihayet neticelendi.

Buna göre, Babanov önderliğinde kurulan koalisyon hükümetinde başbakanlık görevi Sosyal Demokrat Partisi Başkanı Almazbek Atambayev`e verildi. Meclis başkanlığı görevini ise Ata Curt Partisi lideri Akmatbek Keldibekov üstlendi. Ömürbek Babanov`un ise başbakan yardımcılığı görevini yürütecek. Koalisyon hükümeti mecliste yeteli oy alırsa, meclis başkanı için oylama yapılacak. (Kaynak: tumgazeteler.com)


KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu: "Rum Tarafı Çözüme Teşvik Edilmeli"
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, zor ve kritik bir dönemden geçmekte olan Kıbrıs Türk Halkı'nı güzel günlerin beklediğini belirterek, kimsenin karamsarlığa kapılmamasını, herkesin gönlünü ferah tutmasını istedi.

Eroğlu, "Biz Kıbrıs Türkleri geçmişte çok daha zor günlerde birlikte hareket ederek ayakta kalmayı ve varlığımızı sürdürmeyi başarmış bir halkız. Bundan sonra da varlığımızı sürdürecek ve bu coğrafyada kendi kendimizi başkasının tahakkümü altına girmeksizin özgürce yönetmeyibaşaracağız" dedi.

Kıbrıs müzakerelerinde de önemli bir eşikten geçilmekte olduğunu kaydeden Eroğlu, ocak sonunda Cenevre'de yapılacak ve önemli olduğu anlaşılan toplantıda Kıbrıs Türk Halkının çıkarlarını ve bu kadar yıllık onurlu mücadelesini gözeterek hareket etmeye devam edeceklerini vurguladı. Cumhurbaşkanı Eroğlu, Kıbrıs Türk tarafının sorunların nasıl halledileceği konusunda tüm iyi niyetiyle Ocak ayı sonuna kadar müzakereleri sürdüreceğini ve bugüne değin olduğu gibi yapıcı davranacağını belirtti. Çözüm müzakerelerinin bir yaşam biçimi halini almaması gerektiğine de işaret eden Eroğlu, "Kıbrıs Türk halkı uluslararası bir statü verilmeden Rum tarafının rızasına muhtaç şekilde yaşamak zorunda bırakılamaz. Bu nedenle müzakerelerin sonsuza dek devam edemeyeceği yönünde BM tarafından yapılan değerlendirmeye biz de katılıyoruz" dedi.

Kıbrıs Türk Halkının bir kırk yıl daha müzakerelere tutsak edilerek statüsüz bir biçimde havada bırakılamayacağını, bunun hakkaniyetle ve insan haklarıyla bağdaşmadığını her fırsatta vurguladığına işaret eden Cumhurbaşkanı, BM tarafından gelecek yılın ilk çeyreğinden sonra çözüm yönünde var olan fırsat penceresinin kapanacağı yönünde yapılan saptamayı da olumlu olarak değerlendirdiğini ifade etti. Eroğlu, "Kimse ne bizden ne de Türkiye'den Garanti ve İttifak Antlaşmalarıyla yaratılan etkin ve fiili garantinin gerisine gidecek düzenlemeler içeren bir çözüm antlaşmasını kabul etmemizi bekleyemez. Uğraşımız Garantörümüz Anavatan Türkiye ile verilen haklı bir uğraştır ve böyle olmaya devam edecektir" dedi.

Geçilmekte olan kritik dönemde halkın birliğini gözeterek, toplumsal barışa hizmet edecek şekilde davranmaya özen göstermek gerektiğini kaydeden Eroğlu, "Hepimiz aynı gemideyiz ve Kıbrıs Türk Halkının bu adada kendi onuruyla kendi kendini yönetme hakkını ve mücadelesini ileri taşıyacak şekilde birlikte hareket etmek zorundayız. Hangi siyasi partiden ya da görüşten olursak olalım Halkın geleceğini düşünerek bir toplumsal birlik yaratmak ve asgari müştereklerde buluşmak zorundayız" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Eroğlu Kıbrıs müzakerelerine ilginin her iki tarafta da giderek azaldığına dikkat çekerken de Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Halkta bir beklenti olabilmesi için müzakere masasında somut bir ilerleme olması gerektiğini, bunun için de Kıbrıs Rum tarafının teşvik edilmesi şarttır olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bugün televizyonlardan Ulusa Sesleniş konuşması yaptı. İkinci kez gerçekleşen Ulusa Seslenişte Kıbrıs konusundaki son gelişmeler ve müzakere sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eroğlu, halk tarafından Cumhurbaşkanlığı görevine getirilirken ana sorumluluğunun, gerek Kıbrıs Türk halkına, gerekse Anavatan Türkiye'nin çıkarlarını gözeterek Kıbrıs konusunu adil ve kalıcı bir barış antlaşmasıyla sonuçlandırmak olduğunu söyledi. Eroğlu, Kıbrıs müzakerelerini olumlu birsonuca ulaştırmak için çalışma ekibiyle birlikte elinden gelen gayreti gösterdiğini ve tüm iyi niyetiyle muhataplarının talebini geri çevirmeyerek mülkiyet başlığını görüşmeye başladığını kaydetti.

"RUM TARAFI ÇÖZÜME TEŞVİK EDİLMELİ"
Rum tarafını çözüme teşvik etmesi gerektiğini kaydeden Eroğlu, bunu da uluslararası toplumun yapması gerektiğini belirtti. Eroğlu, Rum tarafını esneklik göstererek karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme cesaretlendirmenin çeşitli yolları olduğunu söyleyerek, "Örneğin haksız yere gasp edilen sözde Kıbrıs Cumhuriyeti pozisyonunun sorgulanmaya başlanması, Rumların Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinde uyguladığı tehdit siyasetini boşa çıkaracak adımlar atılması, Kıbrıs Türküne uygulanan haksız izolasyon ve sınırlamaların kaldırılması ya da KKTC yetkililerinin ve kurumlarının yabancılar tarafından doğrudan muhatap alınması, Rum tarafını çözüme teşvik edebilecek olan unsurlardır" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Türk tarafının müzakerelerde izlediği politikanın çok açık ve net olduğunu ifade ederek, "Biz, bu adada her iki Halk için de karşılıklı kabul edilebilir, kalıcı ve adil bir barış antlaşması yapma arayışı içerisindeyiz" dedi. Eroğlu, müzakereler devam ederken 1960 ertesinde kurulan ortaklık devletinden atılarak gettolarda yaşamak zorunda bırakılmalarını, devleti kurmalarına rağmen Rumlara hükümet muamelesi yapılmaya devam edilmesini ve statüsüz bırakılmalarını akılda tutmak durumunda olduklarına dikkat çekti. Eroğlu, müzakerelere iyi niyetle devam edeceklerini söyledi. Müzakerelerin yeni bir ortaklık kurmak için yapıldığını vurgulayan Eroğlu, kimsenin Kıbrıs Türk halkına hor görüldüğü ve atıldığı "sözde Kıbrıs Cumhuriyetinin" empoze edemeyeceğini sözlerine ekledi.

Çözümün temel hükümlerinin AB Birincil Hukukunun parçası olması gereğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Eroğlu, geçmişte yaşadıkları olayların güvenlik açaini düşünerek bir toplumsal ısından Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin zorunlu olduğunu kanıtladığını söyledi. Kıbrıs Türk halkına uluslararası bir statü verilmeden Rum tarafının rızasına muhtaç şekilde yaşamak zorunda bırakılamayacağını vurgulayan Eroğlu, bu nedenle müzakerelerin sonsuza dek devam edemeyeceği yönünde BM tarafından yapılan değerlendirmeye kendilerinin de katıldığını belirtti.

"CENEVRE TOPLANTISI SON DERECE ÖNEMLİ"
Cumhurbaşlkanı Eroğlu, Cenevre'de Ocak 2011'de yapılması öngörülen görüşmeye de bu perspektiften baktığını belirterek, "BM bizden Cenevre'ye dek ana uyuşmazlık noktalarını saptayarak bunların nasıl halledilebileceği konusunda pratik bir plan çalışması yapmamızı istemiştir. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak bu konuda tüm iyi niyetimizle Ocak ayı sonuna kadar müzakere edeceğiz ve bugüne değin olduğu gibi yapıcı davranacağız" dedi.

Eroğlu, bu aşamada Cenevre görüşmesiyle ilgili olarak çok fazla birşey söylemenin mümkün olmadığını ancak gelen bilgilere göre önemli olduğu anlaşılan toplantıda Kıbrıs Türk Halkının çıkarlarını ve bu kadar yıllık onurlu mücadelesini gözeterek hareket etmeye devam edeceklerini söyledi.

BM GENEL SEKRETERİ'NİN RAPORU
BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu raporuna da değinen Eroğlu, müzakerelerdeki yapıcı tutumunun bu raporda açıkça ortaya konulduğunu belirtti.

Eroğlu, şöyle devam etti:"Geçmişte benim KKTC Cumhurbaşkanlığı görevini almam halinde Kıbrıs görüşmelerinin bizim tutumumuz nedeniyle çökeceği, Kıbrıs Türk tarafının ve Anavatan Türkiye'nin uluslararası toplum tarafından suçlanacağı ve daha başka pek çok karamsar ve yanıltıcı tablolar çizilmişti. Yapılan eleştirilerin ve çizilen bu olumsuz tabloların haksız olduğu, gerek Mayıs ayından bugüne devam eden müzakerelerdeki yapıcı tutumumuz, gerekse BM'nin son raporuyla açıkça ortaya çıkmıştır. Bir başka ifadeyle, geçmişte çeşitli siyasi kaygılarla "çözüm karşıtı olduğumuz" yönünde bize yapılan eleştirinin yersizliği kanıtlanmıştır"

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, eleştirinin demokrasinin en doğal ve gerekli davranışlarından biri olduğunu ancak seçimler bittikten sonra herkesin halkın iradesine saygı duyması gerektiğini söyledi. Eroğlu, "Geçmişte seçim dönemlerinde geliştirilen bazı eski söylemlerin hala daha devam ettirilmesi, Nisan ayından bu yana attığımız tüm olumlu adımlara rağmen bunların bazı kişi ve çevrelerce göz ardı edilmesi hem üzücüdür hem de Kıbrıs Türk Halkının çıkarlarına zarar vermektedir. Halkımızın birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğu böyle bir dönemde herkesin bu hususlara gerekli özeni göstermesi gerekir" dedi.

Kritik bir dönemden geçildiğini ve halkın birliğini gözeterek, toplumsal barışa hizmet edecek şekilde davranmaya özen göstermek gerektiğini kaydeden Eroğlu, "Hepimiz aynı gemideyiz ve Kıbrıs Türk Halkının bu adada kendi onuruyla kendi kendini yönetme hakkını ve mücadelesini ileri taşıyacak şekilde birlikte hareket etmek zorundayız. Hangi siyasi partiden ya da görüşten olursak olalım Halkın geleceğini düşünerek bir toplumsal birlik yaratmak ve asgari müştereklerde buluşmak zorundayız" diye konuştu.

GÜNEY KIBRIS'TAKİ ENDİŞE VERİCİ OLAYLAR
Kıbrıs Türk tarafının iki Halk arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesi yönündeki tutumuna rağmen Güney Kıbrıs'ta son dönemde yaşanan birtakım olayların endişe verici olduğunu kaydeden Eroğlu, Larnaka'da yapılan ırkçı saldırıyı, zaman zaman güneye geçen vatandaşların arabalarına yönelik olarak yapılan diğer saldırıları ve özellikle bu türden olaylar ertesinde baz'felı Kıbrıs Rum makamlarının yaptıkları ve bu tarz davranışlara çanak tutan açıklamaları endişe verici bulduğunu söyledi. (Kaynak: medya73.com)



Özbekistan, KGAÖ'nün BDT içi sorunlara müdahalesine karşı
Özbekistan, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)'nun NATO'su olarak değerlendirilen Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü(KGAÖ)'nün BDT içi sorunlara müdahalesine karşı çıkıyor.

Konuyla ilgili görüşünü Moskova'da yapılan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) Devlet Başkanları Zirvesi'nde bir kez daha dile getiren Özbekistan, örgütün BDT bünyesinde daha çok dış tehditlere karşı mücadele etmesini istiyor.

Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Karimov, 'KGAÖ'nün en önemli görevinin, öncelikli olarak üye (Kazakistan, Rusya, Ermenistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan, Belarus, ) ülkeleri dış tehditlerden korumak olduğu görüşünü savunuyor.

Özbekistan, bu yüzden KGAÖ'nün, üye ülkeler arasında meydana gelen anlaşmazlıkların çözülmesi ve ülkelerde yaşanan iç şiddet olaylarına karışmaması gerektiğini dile getiriyor.
Özbekistan BDT içinde yaşanan iç gerginlik ve şiddet olaylarının farklı senaryolarla meydana geldiğini savunurken, bu tür olaylarda dış çevrelerin doğrudan karışması ve finanse etmesi gibi durumları göz ardı edilmemesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Taşkent en son Kırgızistan'da ülkenin güneyinde yaşanan etnik çatışmalarda olduğu gibi öncelikli olarak olayların organizatörlerinin tespit edilmesinin doğru olacağı fikrini savunuyor. Taşkent ayrıca, 10-14 Haziran günleri arasında Kırgızistan'ın güney bölgelerinde yaşanan etnik şiddet olaylarının herkes için bir ders olması gerektiğini dile getiriyor.

Özbekistan, BDT ve KGAÖ üyesi Ermeni işgali altındaki Karabağ sorununun da bir ihmal ve yanlış yaklaşımın neticesi olduğunu savunuyor. Bakü'ye bu konudaki desteğini Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 27-28 Eylül günleri arasındaki Taşkent ziyaretinde bir kez daha dile getiren Özbekistan, 'Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ anlaşmazlığının zamanında önlenememesinin bir neticesi olduğunu savunuyor. Taşkent, çatışmaların yayılması ve tırmanmasına adete göz yumulduğunu ve zamanında müdahale yapılmadığı gerekçesiyle de bu günlere kadar süre geldiğini dile getiriyor.

Özbekistan, en son 2009'da KGAÖ bünyesinde kurulması kararlaştırılan hedeflenen 'Acil Müdahale Gücü' anlaşmasına imza atmamıştı.

1992'te temeli atılan ve güvenlik amaçlı kurulan KGAÖ'nün oluşuyla ilgili anlaşma ise tam olarak 1994'de yürürlüğe girdi.1999'da bu yapılanma ile ilgili anlaşma süresinin uzatılması protokolüne imza atmayan Özbekistan, Azerbaycan ve Gürcistan bu örgütten ayrılma kararı almıştı. Bu ayrılıktan sonra KGAÖ, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Tacikistan ve Belarus'la yola devam etmişti. Özbekistan uzun bir ayrılıktan sonra 16 Ağustos 2006'da tekrar örgüte üye olmuştu. (CİHAN)


Türkiye, sağlık turizminde dünyada ilk 10'da
Her geçen gün daha çok önem kazanan sağlık turizminde Türkiye, turizm gelirleri açısından dünyada ilk 10 ülke arasında yer alıyor.

Dünyada ve Türkiye’de Sağlık Turizmi 2010 Durum Analiz Raporu ve Çözüm Önerileri" başlıklı kitapta yer alan bilgilere göre, Uluslararası Sağlık Hizmetleri Ücret Karşılaştırması (2009) çalışmasında, fiyatlanan hemen hemen tüm medikal operasyonlarda, Türkiye en cazip ülke konumunda bulunuyor. Türkiye’de ortalama 7 bin 500 dolar olarak tespit edilen kalp kapakçığı yenileme ameliyatı ABD’de 160 bin dolar olarak dikkat çekiyor. Türkiye, fiyat avantajının yanı sıra kalite ve hizmet standardı JCI onaylı 39 akredite hastanesiyle de önem kazanıyor.

Türkiye’de devlet ve özel hastanelerin sayısının son yıllarda hızla arttığı belirtilen raporda, 2007’de 1 milyon 276 olan toplam hastane sayısının, 2013 yılı sonunda 1 milyon 418’e ulaşmasının öngörüldüğü vurgulanıyor.

Türkiye Sağlık Vakfı Genel Sekreteri ve kitabın editörü Bekir Metin tarafından hazırlanan ve yayımlanan "Dünyada ve Türkiye’de Sağlık Turizmi 2010 Durum Analiz Raporu ve Çözüm Önerileri" kitabında son yıllarda turizm içinde "sağlık" alanın da önemli bir yer tutmaya başladığı belirtiliyor.

Rapor, Türkiye ve dünyada sağlık-turizm ilişkisinin insanların sağlığına katkı ve tedavi boyutunu vurgulayan tıbbi turizm ile termal turizm, spa-wellness (sudan gelen sağlık), yaşlı ve engelli turizmini ele alıyor.

Sağlığın, insanlığın en vazgeçilmez hakkı ve temel ihtiyacı olduğu ifade edilen raporda, birey sağlığının korunmasında, tıbbi koruyucu, tedavi edici hizmetlerin daha fazla önem kazandığı, refah düzeyinin gelişmesiyle birlikte bireylerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik, termal etkinlikler ve spa-wellness hizmetlerine olan taleplerinin artığı vurgulanıyor.

Analiz Raporunda yer alan bilgilere göre, Dünya Turizm Örgütü’nün raporu baz alındığında 1980 yılında 277 milyon olan yabancı turist sayısının, 2010 yılında 1 milyar 6 milyon, 2020 yılında ise 1 milyar 561 milyona çıkması öngörülüyor. Dünya ekonomisinin ortalama büyüme rakamlarının üstünde olan bu büyüme hızı, sektörü özellikli kılıyor.

Türkiye’de kamu sağlık hizmetleri yanı sıra son yıllarda özel sektör sağlık hizmetlerinin de hızla gelişmeye başladığı, Avrupa standartlarında hizmet üretilerek, sağlık sistemine entegre olduğu belirtiliyor. Türkiye, sahip olduğu sağlık tesisi, yetişmiş insan gücü, teknolojik altyapı ve tecrübe birikimi ile sağlık turizmi açısından önemli bir cazibe merkezi konumunda bulunuyor.

"TÜRKİYE, DÜNYADA TURİZM GELİRLERİ AÇISINDAN İLK 10’DA"
"Türkiye’nin turizm gelirleri açısından dünyada ilk 10 ülke arasına girmeyi başardığı" ve sağlık turizminin belirginleşmesi ve geliştirilmesi yoluyla daha üst sıralara çıkılmasının mümkün olduğu vurgulanıyor.

Sağlık Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı stratejik planlarda yer alan politikalar ile Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın sağlık turizmini destekleme çabaları sonucunda, sağlık turizminin geliştirilmesi için çeşitli çalışmaların yürütüldüğü ve ilgili kamu kuruluşlarının, sektörün ihtiyaç ve beklentileri çerçevesinde hızla yeni kararlar alması, yerli ve yabancı yatırımcıların ülke tercihlerini etkileyeceği ifade ediliyor.

Gelişmiş ülkelerin, uzun süren hasta bekleme listelerinden kurtulmak, kaliteli ve daha kısa zamanda hizmet almak, kronik hastaların, yaşlıların veya engellilerin başka yerlere giderek tedavi olmak istemeleri, tedavinin yanı sıra gezme ve kültürel ziyaretlerde bulunma arzusu ve sağlık hizmet maliyetini düşürme gibi nedenlerle, sağlık hizmetlerini başka ülkelerden satın alma yolunu tercih ettiği ifade ediliyor. Komşu ülkelerle, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri vatandaşları ise ileri sağlık teknolojilerine ulaşmak, kaliteli sağlık hizmeti almak amacıyla yurt dışına çıkmayı tercih ediyor.

Türkiye’nin coğrafi yapısı, doğal ve tarihi zenginlikleri, iklimi, mevcut turizm ve sağlık altyapısı ile özel sektörün bu alanda başarılı çalışmaları göz önünde bulundurulduğunda sağlık turizmi için şartların uygun olduğu vurgulanıyor.2009 yılında yapılan Uluslararası Sağlık Hizmetleri Ücret Karşılaştırması çalışmasında, fiyatlanan hemen hemen tüm medikal operasyonlarda, Türkiye en cazip ülke konumunda bulunuyor. Buna göre, "Türkiye’de ortalama 7 bin 500 dolar olarak tespit edilen kalp kapakçığı yenileme ameliyatı, ABD’de 160 bin dolar olup, diğer sağlık turizmi destinasyonlarında rakam ikisinin arasında tutuluyor. Türkiye’de sektörde operasyonların fiyat avantajının yanı sıra kalite ve hizmet standardı JCI onaylı 39 akredite hastanesi ile önemli bir potansiyel taşıyor.

Türkiye’nin 100 milyar dolarlarla ifade edilen global pazardan hak ettiği payı, mevcut sağlık tesisi, yetişmiş insan gücü ve teknolojik altyapısını, kamu-sivil toplum kuruluşları, özel sektör işbirliği ve eş güdümü ile ve yurt dışı tanıtım ve pazarlama stratejileri uygulamalarıyla alabileceği belirtiliyor.

"ÜLKELER, GSMH’DEN YÜZDE 2-16 ARASINDA PAY AYIRIYOR"
Sağlık alanında sektöre genel bakıldığında, küresel sağlık harcamalarının 2009’da 5 bin 460 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği belirtiliyor.Ülkeler, gelişmişlik düzeylerine göre farklılık göstermekle birlikte, GSMH’nın yüzde 2 ile yüzde 16 arasında değişen oranlarını sağlık harcamalarına ayırıyor. Raporda, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 5,7 olup, yüzde 8,9 olan OECD ortalamasının altında olduğu ifade ediliyor.OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının ortalama yüzde 73’ü kamu tarafından karşılanırken, Türkiye’de ise bu oran 2000’de yüzde 63’dan 2009’da yüzde 71’e ulaşıyor. Türkiye’de sağlık harcamalarının 2009 yılında 38 milyar dolara ulaştığı ve GSYİH içinde yüzde 6,2’lik bir paya sahip olduğu belirtiliyor.

Türkiye’de devlet ve özel hastanelerin sayısının son yıllarda hızla artarak 2007’de bin 276 olan toplam hastane sayısının, 2013 yılı sonunda bin 418’e ulaşmasının öngörüldüğü vurgulanıyor.

"SEKTÖR 2009’DA 95,3 MİLYAR TL DEĞERİNDE HACME ULAŞTI"
Dünya genelinde 210 milyonu aşkın kişiye istihdam sağlayan (küresel istihdamın yüzde 7,6’sı) turizm sektörünün, 2009’da küresel ekonomik durgunluk, salgın hastalıklar, yüksek petrol fiyatları ve döviz kurlarındaki dalgalanmalara rağmen, dünya genelinde 5 milyon 474 milyar dolarlık hacme ulaştığı belirtiliyor.

Dünya turizm sektörünün yıllık ortalama yüzde 6 ile yüzde 7 seviyelerinde büyüme kaydettiği ve 2009 yılı gelirindeki başarının temel anahtarının kamu ve özel sektör ortaklıkları olduğu vurgulanıyor.Turizm sektörünün, Türkiye’de ve dünyada son dönemlerde ekonomik kalkınmanın arkasındaki en önemli itici güçlerden biri olduğu vurgulanarak, sektörün 2009’da 95,3 milyar TL değerinde hacme ulaştığı ve bu rakamın Türkiye’nin toplam GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 10,2’sine denk geldiği ifade ediliyor.

"HASTALARIN YÜZDE 40’I GELİŞMİŞ TEKNOLOJİYİ TERCİH EDİYOR"
ABD’de Mayıs 2008’de yapılan bir araştırmada, medikal (tıp), termal, SPA- Wellness, yaşlı ve engelli turizmi için yurt dışına tedavi için giden hastaların yüzde 40’ı gelişmiş teknolojiyi, yüzde 32’si ise kaliteli bakımı ön planda tutuyor.

2009 yılında 25.5 milyon yabancı turist sayısına ulaşan Türkiye, ileri teknoloji kullanan ve fiyat avantajı sunan sağlık tesisleri ile yabancı hastalar için tercih edilen ülkeler içinde yer alıyor.

Türkiye’de sağlık turizminde, kronik hastalıklar ve planlı tedavi hizmetleri daha uygun fiyata sunulduğundan Avrupa’ya ve 11 Eylül sonrası tablodan dolayı Ortadoğu ve Orta Asya’ya pazarlama imkanı bulunuyor.Kaplıcaların da özellikle Avrupa ülkelerine tanıtıldığında iyi bir pazar olacağı düşünülüyor.

Türkiye’de sağlık turizmi adına öncelikli sunulacak hizmetler, göz lazer tedavisi, estetik cerrahi hizmetleri, diş tedavisi, kalp cerrahisi, kaplıca tedavisi olarak sıralanıyor. (Kaynak: milliyet.com.tr)


Türkmenistan'dan Hindistan'a boru hattı
Türkmen doğalgazını Afganistan üzerinden Pakistan ve Hindistan'a ulaştıracak doğalgaz boru hattı için Türkmenistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan temsilcileri çerçeve anlaşmasına imza attılar.

Yaklaşık 16 yıldır gündemde olan Trans-Afgan boru hattı, bir diğer adıyla Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan (TAPI) boru hattı projesi için taraf ülkelerin temsilcileri Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta biraraya geldi.

Dünyanın 4. en büyük doğalgaz rezervine sahip ve doğalgaz ihracatını arttırma arayışı içerisinde olan Türkmenistan'ın Devlet Başkanı Gurbangulı Berdimuhamedov'un çağrısı üzerine, Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai, Pakistan Devlet Başkanı Asıf Ali Zerdari ve Hindistan Petrol ve Doğalgaz Bakanı Murilli Deora Aşkabat'taki Oğuzkent Otel'de düzenlenen TAPI-2010 zirvesinde buluştu.

4 aydır süren teknik grup toplantıları sonrası biraraya gelen taraflar projeyi masaya yatırdılar. Esas sorunun güvenlik ve finans konusu olarak değerlendirildiği zirvede, liderler yuvarlak masa etrafında yetkili bakanları ve teknik heyetleriyle projeyi teknik, güvenlik, mali ve ticari açıdan ele aldılar.

Toplantıda konuşan Türkmen lider Berdimuhamedov, projenin komşuluk ilişkilerini ve dostluğu geliştireceğini kaydederek, 4 ülkenin imza konusunda mutabık kaldığını söyledi. TAPI projesinin inşaatının uluslararası enerji sektöründe jeopolitik açısında da önem arz ettiğini vurgulayan Berdimuhamedov, TAPI'nin güvenlik açısından da örnek teşkil edebileceğini kaydetti. Tedarikçi ülke olarak Türkmenistan'ın gerekli miktarı sağlayacağını açıklayan Berdimuhamedov, projenin gerçekleşmesi durumunda yeni pazarlara da kapı aralayabileceğini söyledi.

Zirvede konuşan Afganistan Devlet Başkanı Karzai ise, ülke olarak bu projenin gerçekleşmesi için ellerinde gelen gayreti göstereceklerini söyledi. Proje için önemli sorunlardan birisi de Afganistan'da güvenlik sorunu olarak değerlendirilirken, Afgan lider Karzai TAPI projesinin hayata geçirilmesi için bütün imkanları oluşturacaklarını kaydetti.

Hindistan Petrol ve Doğalgaz Bakanı Deora ise, Hindistan ekonomisinin kalkınması için projeden gelecek doğalgaza ihtiyaçları olduğunu belirtti. Projeye daha sonra dahil olduklarını söyleyen Deora, projenin hayata geçirileceğine inandığını, ancak fiyat, miktar ve güzergah konusundaki meselelerin bir an önce çözüme kavuşması gerektiğini vurguladı. Hükümetlerarası anlaşmanın bir garanti niteliğinde olduğunu kaydeden Deora, amaçlarının aynı olduğunu ifade etti.

Son olarak söz alan Pakistan Devlet Başkanı Zerdari ise, başta bu projenin hayata geçirileceğine inanmadıklarını ama şimdi bunun başarılabileceğine inançlarının tam olduğunu söyledi. Finans konusunun önemine değinen Zerdari, "Finans konusunu halledersek, projenin yüzde 50'sini gerçekleştirmiş sayılırız" diye konuştu. Doğalgazın Pakistan ekonomisini geliştirecek önemli bir güç olduğunu ifade eden Zerdari, bu açıdan taraf ülkelerden yardım beklediklerini söyledi.
Daha sonra 4 ülke arasında işbirliği anlaşması ile TAPI projesinin hayata geçirilmesi için çerçeve anlaşması imzalandı. Ancak anlaşmanın içeriği konusunda bilgi verilmedi. Görüşmede projenin inşaatına ne zaman başlanacağı ve fiyatı konusunda da bilgi verilmedi.

Türkmen doğalgazını Hindistan'a kadar ulaştıracak olan TAPI projesinin 1735 km uzunlukta olacağı ve yıllık 33 milyar metreküp kapasiteli olacağı öngörülüyor. Günlük 90 milyon metre küp taşıması planlanan hattan günlük Afganistan 20 milyon metreküp, Pakistan 35 milyon, Hindistan da 35 milyon metreküp doğalgaz alacak. Asya Kalkınma Bankası tarafından finanse edilecek projenin maliyetinin ise 7 milyar doları bulması bekleniyor.

16 yıldır gündemde olan ve ABD'nin de farklı platformlarda desteklediği proje, Afganistan başta olmak üzere bölge ülkelerinde çatışma ve istikrar sorunu dolaysıyla hep sürüncemede kaldı. Afganistan Maden Bakanı Vahidullah Şahrani eylül ayında yaptığı açıklamada, özellikle 735 km'si Afganistan sınırları içerinde geçecek olan ve Taliban güçlerinin de egemen olduğu bölgede geçmesi planlanan hattın güvenliğini, bölgedeki yerel güçlerin sağlayacağını kaydetmişti.
Dünya'nın en büyük 4. doğalgaz rezervine sahip Türkmenistan'ın son açıklanan rakamlara göre, 24.6 trilyon doğalgaz rezervi bulunuyor. Doğalgazının en büyük müşterisi Rusya'ya bağımlılıktan kurtulmak isteyen Türkmenistan, bu alandaki yatırımlarına ise devam ediyor. 2008 yılında Rusya'ya 50 milyar metreküpün üzerinde doğalgaz ihraç eden Türkmenistan, yaşanan global kriz sonrası bu sene sadece 10 milyar metreküp dolayında doğalgaz satabilecek. Özellikle Nisan 2009'da Rusya'ya giden Merkez-II doğalgaz hattında meydana gelen patlama sonrası gerginleşen enerji ilişkisinden sonra arayışlarını arttıran Türkmenistan, geçen sene aralıkta 7 bin km'lik ve 2015 yılına kadar 40 milyar metreküp doğalgazı Çin'e ulaştıracak Türkmenistan-Özbekistan-Kazakistan-Çin boru hattının açılışını gerçekleştirdi.

Ocak 2010'da ise İran'a olan yılda 8 milyar metreküp doğalgaz ihracatını 20 milyara kadar ulaştıracak Devletabad-Hangeran doğalgaz boru hattının açılışını yaptı. Öte yandan, Türkmen lider Berdimuhamedov, Türkmen gazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştıracak Nabucco Boru hattı projesinde de gaz tedarik edebileceklerini son dönemde çeşitli platformlarda dile getirdi.
Geçen sene Güney Yolöten doğalgaz yatağında Çin'in CNPC, Arap Gulf Oil and Gas ve Petrofac, son olarak da Güney Kore'nin Hyundai ve LG Konsorsiyumu ile 9.7 milyar dolarlık doğalgaz üretim ve sondaj tesisleri yatırım anlaşması imzalayan Türkmenistan, doğalgaz üretimini 2030 yılına kadar ise senede 250 milyar metre küpe ulaştırmayı hedefliyor. (Kaynak: haber10.com)

5 Aralık 2010 Pazar







5 Aralık, 2010 TBD-Haber http://www.turkbirdev.info/


Başlıklar:


  • Hazar’dan doğan güneş

  • Kazak petrollerini işlemeye Belarus talip

  • Kırgızistan'da hükümet kurma çabaları devam ediyor

  • Denktaş, İzmir'den uyarıyor!...

  • Özbekistan'a olan borcunu ödemek için Tacikistan kaynak arıyor

  • Bakan Şimşek'ten yatırımcılara 'Türkiye'ye gelin' çağrısı

  • Türkmenistan'da, bütçenin gider kısmı 5 milyar dolar arttırılacak






Hazar’dan doğan güneş
Mete Gürkan mailto:meteg@interpromedya.com.tr

Geçtiğimiz hafta içinde Azerbaycan’daydık. Hem ülkenin teknoloji alanındaki en önemli fuarı Bakutel’i ziyaret ettik hem de ülkede bilişim sektörünün dinamiklerini yerinde görerek anlama şansına eriştik. Belirtmek gerekiyor, beklediğimizin çok ötesinde gelişmiş bir şehirle karşılaştık. Azerbaycan’ın ekonomik ve tüketimsel açısından değişen yüzünü Bakü şehrinde görebiliyoruz.
Hazar bölgesinin şu anda ekonomik açıdan en önemli ülkesi Azerbaycan. Nüfusu 8 milyonu aşan ülke son 5 yılda büyük gelişme gösterdi. Ülkede üç sektör öne çıkıyor. İnşaat, otomotiv ve enerji. Bakü şehrine baktığımızda Bakü’nün bölgenin Dubai’si olma yolunda olduğunu şehrin her yanını saran inşaatlardan anlayabiliyoruz. Ülkede Rusya’dakine benzer yeni bir zengin sınıfının oluştuğunu ise şehrin dört bir yanındaki lüks arabalardan anlamak mümkün.
Azerbaycan’da devlet çok güçlü. Kamu dışında büyük holdingler var ve küçük esnaflar ekonominin diğer bileşenleri. Arada bizim KOBİ ve OBİ dediğimiz segment ise henüz oluşmamış. Beklenti, küçük işletmelerin 5-6 yıl içerisinde OBİ şekline dönüşeceği. Bunun doğal bir gidişat olduğuna değiniliyor. Üretim şu an holdinglerin bünyesinde ama rekabet küçük işletmeleri de farklı bir noktaya getirecek deniyor.
Değişim Azerbaycan’da karşılığını bulan bir kelime. 2004 yılından bu yana ülkede faaliyet gösteren Uyumsoft Genel Müdürü Mehmet Önder bu durumu, “Öyle hızlı değişim var ki iki ayda bir bu ülkeye geldiğinizde havalimanından şehre gelirken değişimi fark ediyorsunuz” sözleriyle özetliyor. Oracle Orta Asya ve Türkiye Bölgesi Başkan Yardımcısı Gürhan Kalelioğlu ise “Bakü’nün hem ticari hem de kültürel değişimi var” diyor.
Ülkede bilişim pazarında en büyük alıcı kamu. Holdingler de ciddi BT yatırımları yapıyor. Ülkedeki bilişim pazarının büyüklüğüyle ilgili ise rakamlar muğlak. Pazarda yazılımların oranı yüzde 10-15 civarında. Fakat yüzde 95’e yakın lisanssız kullanım olduğu belirtiliyor. Ülkede 7,6 milyon mobil abone var. Fakat henüz katma değerli servisler verme aşamasında değil operatörler. 2011, katma değerli servislerle birlikte 3G yılı olacak gibi görünüyor. Pazarda en önemli sıkıntı nitelikli insan kaynağı. Gürhan Kalelioğlu, “Burada oturmuş, kendine yeten, proje üretebilen, ciddi e-devlet projeleri çıkarabilen çözüm ortakları var. Çıkardıkları çözümler dünyanın çeşitli ülkelerinde pazarlanıyor” şeklinde konuşuyor. Bir sunum hazırlayıp şirketleri davet ettiklerini ve büyük ilgi gördüklerini vurgulayan Önder’e göre bu ilgi, beklenti ve ihtiyacın fazla olduğunu gösteriyor.

Türk şirketlerine bakış iyimser ama temkinli
Ülkede Türk şirketlerine bakış açısı iki taraflı. Geçmişte ülkede projeler alıp projeyi yarıda bırakıp kaçan şirketler ve girişimciler olmuş. Bu yüzden Azeri Türkleri Anadolu Türkleriyle ilgili yoğurdu üfleyerek yiyor. Ülkeye giderken “onlar bizden geride” gibi abi-kardeş ilişkisi kurulacağı düşünülmemeli. Uzmanlar, Türk şirketlerine pazar dinamiklerini bilmeden pazara girmeme uyarısı yapıyor. Ülkede müşterilere çözüm üretme mantığıyla yaklaşmak lazım. Azerbaycan üstünden bölgedeki diğer ülkelere açılmanın da mümkün olduğu unutulmasın. Diğer yandan “hörmet” ülkede kilit bir kelime. Bu kelimenin maddi ve manevi iki boyutu var. Maddi boyutunun karşılığı ise bizdeki rüşvete denk geliyor.
Azercell CEO’su Ali Ağan:“Azerbaycan basamakları çok hızlı çıkıyor”
Azercell Azerbaycan’ın en önde gelen şirketlerinden. Azercell’in başında ise bir Türk var; Ali Ağan. Ağan, Azerbaycan’ın potansiyelinin çok büyük olduğunu düşünüyor. Ağan, şunları söyledi: “Azerbaycan bu bölge içinde çalışması en rahat ülke diyebilirim. Azerbaycan’da nüfus yapısı sebebiyle de potansiyel büyük. Gençler teknolojiye ilgili. Girişimcilik artıyor. Mobil internet kullanımı çok hızlı ilerliyor.” Ağan, “one shot” iş yapma mantığındansa uzun vadeli buradan sağlam bir ortak bulup çalışmanın önemine dikkat çekiyor. Dışarı açılmak isteyen yatırımcılar için Azerbaycan, Türkler için çok doğru bir seçim olacak. (Kaynak: bthaber.com.tr)



Kazak petrollerini işlemeye Belarus talip
Belarus Cumhurbaşkanı Aleksander Lukaşenko, Kazak petrollerini kendi rafinerilerinde işleyerek Avrupa ülkelerine satmayı teklif etti.

Lukaşenko, gazetecilere yaptığı açıklamada, Kazakistan ile Belarus arasında 30 ortak projenin yürütüldüğünü bu projelerin çoğunluğunun Kazakistan'da gerçekleştiğini anlattı.
Kazakistan, Rusya ve Belarus'un gümrük birliğine gitme kararı aldığını ve bu birlikteliğin 3 ülke halkına önemli artıları olduğuna işaret eden Lukaşenko, ilişkileri daha da güçlendirmek istediklerini söyledi.
Lukaşenko,''Kazak petrolünü, Beyaz Rusya'da bulunan rafinerilerimizde işlenmeye hazırız. Kazak petrolünü ülkemizde işleyip Kazakistan'la birlikte Avrupa ülkeleri, Rusya ve Ukrayna gibi pazarlara gönderebiliriz'' dedi. (Kaynak: zaman.com.tr)



Kırgızistan'da hükümet kurma çabaları devam ediyor
Kırgızistan Cumhurbaşkanı Roza Otunbayeva, hükümeti kurma görevini mecliste dördüncü parti olan Cumhuriyet (Respublika) Partisi lideri Ömürbek Babanov'a verdi.
Kırgızistan'da 15 gün içinde hükümeti kurmakla görevlendirilen Ömürbek Babanov'un, 20 Aralık tarihine kadar koalisyon hükümetini açıklaması bekleniyor.

Genel seçimlerden bir ay sonra hükümeti kurma görevi verilen Sosyal Demokrat Parti lideri Almazbek Atambayev tarafından meclis başkanlığına aday gösterilen Ata Meken Partisi lideri Ömürbek Tekebayev, 2 Aralık'ta mecliste yapılan oylamada, yeterli oyu alamamıştı.
Bu sonuç üzerine, koalisyon hükümeti için Meclis'te yeterli desteği bulamayan Atambayev, koalisyonun dağıldığını açıklamıştı. (Kaynak: hurriyet.com.tr)



Denktaş, İzmir'den uyarıyor!...

Zafer YAPICI
Yer: DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü/Buca- İzmir.
Konu: AB Müzakere Sürecinde Kıbrıs'ın Önemi.
Konferansın Konuşmacısı: KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş.
* * *
KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş diyor ki:
Biz KKTC olarak Kıbrıs'ta küçük bir azınlık olarak kalmak istemiyorsak;
· Cenevre Görüşmeleri'nde Rumların hem iki taraflı federasyon isteğine hem de 1960 anayasasının değiştirerek baskı ile kabul ettirilmesine olanak tanımamalıyız.
· Girit'in Osmanlı'dan koparılışı Osmanlı ordusunun Girit'i terk etmesi sağlandıktan sonra gerçekleşmişti. Kıbrıs'ta yeni bir Girit Oyunu'nun oynanmasına; Türk askerinin adadan çıkarılmasına izin vermemeliyiz.
· AB'nin kuralları öne sürülerek Rumların KKTC'deki mülkiyet taleplerine ve ardından hem Rum hem de Yunanlıların topraklarımıza yerleşmelerine dikkat etmeliyiz.
· Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB'ye tam üye olarak alınmasından sonra Kıbrıs sorunu zemin değiştirdi. AB de bunu Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanıyor. AB'nin bu politikasına karşı direnç göstermeliyiz.
· ABD, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında adadaki İngiliz üslerini kullanabilir. Bu nedenle ABD'nin "Rumlar bu üsleri rahatsız etmesin" diye Rumlardan yana ağırlık koymasına dikkat etmeliyiz.
Bu önemli hususları bilmeliyiz, uyanık olmalıyız ve tedbirimizi almalıyız!...
* * *
Değerli okurlarım, Cenevre Görüşmeleri'nde baskı ile yukarıda aktarılan tavizler Türk tarafına kabul ettirilir ve KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu da bunu onaylarsa Denktaş'a göre artık Kıbrıs meselesi diye bir mesele kalmayacak. Teslim olunmuş olacak. Türkiye adadan çıkmak zorunda kalacak. Türkler adada sadece küçük bir azınlık olarak yaşamlarını sürdürecekler. Federasyon söylemini sadece Türk tarafını adadan çıkarmak için araçlaştıran Rum tarafı, Türk askerinin adadan ayrılmasının ardından federasyonu hiçbir zaman çalıştırmayacak. Adanın etrafında varlığı ispatlanan önemli petrol rezervleri Rum yönetiminin kontrolünde bir zenginlik kaynağı yaratacak.

Değerli okurlarım, Rauf Denktaş tüm bu olasılıkların önüne geçme yolunu da açıklıyor. Türkiye'nin Rum idaresini meşru hükümet olarak kabul etmediğini net bir dille söylemesi gerektiğini vurguluyor.

Denktaş, bazı devlet adamlarının bunu dile getirdiğini ifade ederek, "Ancak daha sert söylemek gerekiyor. 'Kıbrıs mı, AB mi diye şart koşulursa Kıbrıs deriz' denmiştir. Ancak bunun ciddi olduğunu AB'ye anlatmak lazımdır" diyor.
Denktaş Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci konusunda çok önemli uyarılarda bulunmaya şöyle devam ediyor: "AB Türkiye'yi kapıda tutmak ister, ipleri kesmek istemez. Ancak iplerin kesilebileceğini göstermek lazımdır. Rum idaresi AB üyesi olarak Türkiye'nin tüm girişimlerini veto edecektir. Veto etmesin diye Türkiye taviz verecektir. Böylelikle yavaş yavaş Kıbrıs'a sahip olacaklardır."
Önce limanlar, karasuları, sonra fır hattı ve kıta sahanlığı...
Bir bakmışsınız Kıbrıs bir Yunan adası olmuş...
* * *
Değerli okurlarım, Türkiye'de gündem o kadar sık değişiyor ki...
Bu karmaşa arasında ulusal çıkarlarımızı ve Kıbrıslı soydaşlarımızı ilgilendiren hayati meseleler bir türlü konuşulmuyor, tartışılmıyor.
Hükümet bu konuda ne düşünüyor sorusu yanıtsız kalıyor.
Hükümet, soruna bakış açısı konusunda kamuoyunu ve muhalefeti bilgilendirmiyor.
Dahası sorunu gündeme taşımaktan özenle kaçınıyor.
Oysa KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı Kıbrıs'ın gerçeklerini bıkmadan, usanmadan, yorulmadan, aynı azim ve kararlılıkta yıllardır anlatıyor.
Ya biz, Kıbrıs'ın geleceği tehlikedeyken Kıbrıs için ne yapıyoruz?...
Kıbrıs'ın geleceğinin Türkiye'nin geleceği olduğunun farkına varıyor muyuz?
* * *
Sayın Denktaş, böylesine yaşamsal bir konunun kitlelerin bilgisine sunulmasında basının önemini vurgulamıştı. Ben de bir köşe yazarı olarak kendisini Dokuz Eylül Üniversitesi'nde izledim. Bu yazıyla biraz olsun sorumluluğumun gereğini yaptığıma inanıyor ve Sayın Denktaş'ın ellerinden öpüyorum.
İyi ki varsınız Sayın Cumhurbaşkanım!

(Kaynak (haberekspres.com.tr)



Özbekistan'a olan borcunu ödemek için Tacikistan kaynak arıyor
Özbekistan, Tacikistan'a doğal gaz borcunu ödemesi konusunda uyarıda bulundu. Özbekistan'a borcunu ödemek isteyen Tacikistan kaynak arayışı içerisine girdi.
Tacikistan'ın Taciktransgaz şirketi, Dünya Bankası ile 5 milyon dolar indirimli kredi almak için görüşmelerde bulunuyor. Taciktransgaz şirketinden yapılan açıklamada, Özbekistan'ın Uztransgaz şirketine olan borcu kapatmak için Dünya Bankası ile görüşmelere başlandığı kaydedildi. Uztransgaz yönetimi, doğal gaz borcunu ödemesi konusunda Taciktransgaz yönetimine birkaç defa resmi yazı yazdığı kaydedildi. Özbek tarafı, borcun ödenmemesi durumunda doğalgazın tamamen kesileceği yönünde uyarıda da bulundu.

Tacikistan'ın Özbekistan'dan satın aldığı gazın önemli kısmı, Tacikçimento ve Tacik alüminyum fabrikası tarafından tüketiliyor. Söz konusu fabrikaların Taciktransgaz şirketine doğalgaz parası ödemesi durumunda da borcun tamamının kapatılmadığı ve halihazırda Özbek tarafına 2 milyon dolara yakın bir borcu olduğu kaydedildi.

Taciktransgaz şirketinin, daha önce de böyle bir durumla karşılaştığında başka bir bankadan kredi aldığı belirtildi.

Tacikistan'ın Özbekistan'dan satın aldığı yıllık doğal gaz miktarı 500 ile 850 milyon metreküp arasında değişiyor. Tacikistan aldığı doğal gazın her bin metreküpü için 251 dolar ödeme yapıyor. (Kaynak: timeturk.com)



Bakan Şimşek'ten yatırımcılara 'Türkiye'ye gelin' çağrısı
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yabancı yatırımcılara Türkiye'ye gelip yatırım yapmaları çağrısında bulundu.
Şimşek, bu durumun yatırımcıların lehine olacağını söyledi. Yatırımcıları yüreklendirerek, 'Lütfen rekabetten korkmayın, rekabet sizin lehinizedir. Sadece kaynaklarınızı doğru yere yönlendirmesi konusunda hükümetinizi yüreklendirin.'' diyen Şimşek, Türkiye'nin gelecek yıl Maastricht kriterlerini yerine getirmiş 3 Avrupa ülkesinden bir tanesi olacağının altını çizdi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası İşbirliği Platformu tarafından düzenlenen ''Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'nin kapanışında konuştu. Şimşek, dünya ekonomisinde çiftli dibe vuruştan söz edildiğini, ancak kendisinin aynı fikirde olmadığını, bu yıl dünya ekonomisinin yüzde 4,5 ile 5 oranında büyüyeceğini söyledi. Aynı iyileşmeyi her yerde görmeyeceklerini ifade eden Şimşek, gelişmiş ülkelerin ekonomisinin çok parlak olmadığını, ancak Türkiye ile diğer gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin gayet iyi olduğunu belirtti.

Dünya ekonomisinde hala kullanılmamış yedek kapasite olduğunu gördüklerine işaret eden Şimşek, global enflasyon oranının ortalama düzeyde olmaya devam edeceğini ifade etti.
''Enflasyondaki durum böyle olunca, aynı zamanda global ölçekte büyümekle birlikte olduğundan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde risk oranı düşer." diyen Mehmet Şimşek, "Çünkü risk her zaman global büyüme derecesinin bir fonksiyonudur. Demek ki gayet beğenilir, çok çekici likidite fırsatları var özellikle gelişmekte olan ekonomilerde. Global olarak geri düşüşteki tek risk, Avrupa'da, Amerika'da ve başka yerlerde fiskal düzenlemeden vazgeçilmesinin getirdiği risktir, ama yine de yönetilebilir bir risktir. Bunun dışında bilançolar tamir ediliyor, gayrimenkul sektöründe, kamu sektöründe bilançolar yeniden toparlanmaya başladı. Bu da aslında hepimize cesaret veriyor'' ifadelerini kullandı.
AB'nin Amerika'daki federal rezervin para politikasını takip etmediğini, bunun da iyi bir şey olduğunu söyleyen Şimşek, bunun devletlerin kamu sektörlerine çeki düzey vermeye başladıkları anlamına geldiğini, dolayısıyla da bilançoların iyileştiğini aktardı.
Türkiye'nin geleceğinin, insanlarında olduğunu ve eğitime önem verdiklerini ifade eden Şimşek, üniversitelerin sayısını iki katına çıkardıklarını anlattı.
Ülkelere, Türkiye'ye gelip yatırım yapmaları için seslenen Mehmet Şimşek, ''Türkiye'ye gelin, yatırım yapın, başarılı olacaksınız. Lütfen rekabetten korkmayın, rekabet sizin lehinizedir. Sadece kaynaklarınızı doğru yere yönlendirmesi konusunda hükümetinizi yüreklendirin'' dedi.
Türkiye'de 150 bin derslik inşa ettiklerini ancak bunların yeterli olmadığını, eğitimin kalitesini artırmaya ihtiyaç bulunduğunu söyleyen Şimşek, ''Özel sektörden korkmayın. Özel sektörün bu alanda daha fazla yatırım yapmasını istiyoruz. Şirketler lütfen üniversite kurma konusunda da özgürlüğünüzü kullanın. Bundan da para kazanacaksınız ve bunda da sakınılacak hiç bir şey yok'' şeklinde konuştu. (CİHAN)



Türkmenistan'da, bütçenin gider kısmı 5 milyar dolar arttırılacak
Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov, Bakanlar Kurulu toplantısında 2011 yılında devlet bütçesinin gider kısmının 5 milyar dolara kadar arttırma imkanı olduğunu kaydetti.

Türkmen lider Berdimuhamedov başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında bu yılın Ocak-Kasım aylarındaki ekonomik göstergeler değerlendirildi. Toplantıda konuşan Berdimuhamedov, ülke ekonomisinin istikrarlı bir biçimde geliştiğini ve geçen süre zarfında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın yüzde 7 oranda büyüdüğünü belirtti.

Devlet bütçesinin gelir kısmının gider kısmından fazla olduğuna dikkat çeken Berdimuhamedov, Türkmen halkının özverili çalışmaları sonucunda önümüzdeki yılda bütçenin gider kısmının yüzde 28,3 oranda veya 5 milyar dolar kadar arttırılabileceğini ifade etti.

Berdimuhamedov, 2011 yılında eğitim sektörüne 741 milyon dolar, sağlığa 245 milyon dolar, kültür alanına 84 milyon dolar ve sosyal güvenliğe 724 milyon dolar kaynak ayrılacağını ifade etti. Türkmen lider, önümüzdeki yılda emekli maaşları, devlet yardımları ve öğrenci burslarına zam yapılacağını bildirdi. (Kaynak: timeturk.com)