17 Şubat 2011 Perşembe


Ortak sorunumuz; çöle dönüşen Aral çevre felaketi yaratıyor






Metthew Bryza: Washington resmi çevreleri Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekliyor

1news.az Ajansının verdiği habere göre Azerbaycan devlet tv’sine açıklamada bulunan ABD Bakü büyükelçisi Matthew Bryza ″Minsk Grubu Karabağ sorunu tarafları yerine karar veremez″ dedi.

Büyükelçinin ifadesiyle Washington resmi çevreleri Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü destekliyor.

Elçi Bryza Karabağ sorunu çözümü konusunun diplomatik faaliyetler esnasında öncelikli olduğunun altını çizerek ″Biz Minsk Grubu desteğiyle, tarafların ortak paydaya ulaşması ve fikir ayrılıklarının ortadan kalkması için çaba gösteririz. Minsk Grubu taraflar yerine karar veremez.″ dedi. (Kaynak: news.am/tur)

Azerbaycan ile "Tek Yürek" anlaşması

Türkiye ile Azerbaycan, ‘’Herhangi bir saldırı durumunda, diğer ülkeyi askeri imkanlarla savunma’’ anlaşması imzaladı. Anlaşma ile ayrıca, 1995’de bazı Türklerin de karıştığı ‘’Bakü darbesi’’ gibi olaylara, bundan böyle her iki tarafın da izin vermemesi öngörülüyor.

Yusuf SAHİCİ
ANKARA- Türkiye’nin Azerbaycan’ın, ‘’Herhangi bir saldırı durumunda, diğer ülkeyi askeri imkanlarla savunma’’ anlaşması imzaladığı ortaya çıktı. Anlaşmanın bir başka ilginç maddesiyle de, 1995’de bazı Türk vatandaşlarının da karıştığı ‘’Bakü darbe girişimi’’ gibi olaylara, bundan böyle her iki tarafın da izin vermemesi öngörülüyor..
TBMM’ye gönderilen anlaşmanın maddeleri, Dışişleri komisyonundaki görüşmeler sırasında ortaya çıktı. 16 Ağustos 2010 tarihli anlaşmada, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in imzası bulunuyor. 10 yıl yürürlükte kalacak olan anlaşmada, “Askeri, siyasi, güvenlik, ekonomi, teknik işbirliği ” bölümleri bulunuyor.

KRİTİK 2. MADDE

Anlaşmanın 2’nci maddesi, Türkiye ile Azerbaycan’ın, başka bir ülke ya da grup tarafından saldırıya uğraması durumunda, diğer ülkenin askeri imkanlar da dahil müdahalesini öngörüyor. Bu madde şöyle: “Taraflardan biri, üçüncü bir devlet veya bir grup devlet tarafından silahlı saldırı veya işgale maruz kaldığında, BM kararnamesinin 51. maddesi ile tanınan kişisel veya kollektif kendini savunma hakkının gerçekleştirilmesi için, askeri imkan ve güçlerinden yararlanmak da dâhil olmak üzere, mevcut imkanları çerçevesinde tüm zaruri önlemlerin alınması için birbirine karşılıklı yardımda bulunacakları konusunda mutabık kalmışlardır. Bu yardımın biçim ve kapsamı acilen belirlenecektir’’

DARBEYE ÖNLEM
Anlaşma 1995’deki başarısız olan darbe girişimine sahne olan Azerbaycan’da benzer olayların önlenmesini de içeriyor. Buna göre, Azerbaycan ve Türkiye, kendi topraklarında da diğer tarafın bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğü için tehlike oluşturan örgütler ile grupların kurulmasını ve faaliyetlerini yasaklayacaklar. Her iki ülke de kendi topraklarının diğer tarafa yönelik tecavüz eylemlerinin ve diğer şiddet eylemlerinin hayata geçirilmesi için kullanmasına imkan vermeme yükümlülüğünü de üstlenecek.

DEMİREL ÖNLEDİ
1995 yılında Azerbaycan’da darbe girişimi yaşanmış ve olaya bazı Türk vatandaşları da karışmıştı. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna da giren olayda, Haydar Aliyev’in devrilerek yerine Elçibey’in getirilmesi amaçlanmıştı. Süleyman Demirel ise MİT’in kendisine bu girişimi haber vermesi üzerine, 10 Mart 1995'te Haydar Aliyev'i ikaz ederek girişimi önlemişti.
Başbakanlık raporunda darbe girişiminin içinde, Devlet eski Bakanı Ayvaz Gökdemir ile, Din Hizmetleri müşaviri Abdülkadir Sezgin, Kültür müşaviri Acar Okan ve Kamil Yüceoral, MİT temsilcisi Ertuğrul Güven, MİT ve TİKA görevlisi Ferman Demirkol, eski Cumhurbaskanı Muttalibov, eski Basbakan Huseyinov ve OMON birlikleri komutanı Cevadov’un yer aldığı öne sürülmüştü. (Kaynak: gazeteport.com.tr)

KKTC'li bakandan rektörlere samimiyet çağrısı

Üniversitelerarası Kurul'un (ÜAK) 191. toplantısı Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) ev sahipliğinde Gazimağusa'da yapıldı. KKTC Milli Eğitim Bakanı, Rektörlerden "Anavatana sevgiyi sokaklarda hissedin" dedi.

Salamis Bay Conti Resort Hotel'deki toplantıya, YÖK'e bağlı üniversitelerin rektörleri, KKTC üniversitelerinin rektörleri ve çok sayıda öğretim üyesi ve akademisyenden oluşan yaklaşık 180 bilim insanı katıldı. Akademik bir toplantı olmasına karşın açılış töreninde 28 Ocak;taki miting sonrası KKTC ile ilgili Türkiye;de gündeme gelen söylemlere de değinilerek, KKTC ve Türkiye arasındaki bağların asla koparılamayacağına vurgu yapıldı.

KKTC Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Nazım Çavuşoğlu, açılış töreninde yaptığı konuşmada, Türkiye;de KKTC;nin yeterince bilinmediğini ve tanınmadığını vurguladı.

Türkiye;ye yaptığı ziyaretlerde Kıbrıs konusunda bilgisi olması gerekenlerin dahi yeterince bilgi sahibi olmadıklarını gözlemlediğini kaydeden Çavuşoğlu, Türkiye ve KKTC arasındaki gönül köprülerinin en üst seviyeye çıkarılması gerektiğini ifade etti ve ''Kardeşler birbirlerini iyi tanımıyor'' dedi.

Rektörlere, ülkede bulundukları süre içerisinde KKTC;yi gezmeleri tavsiyesinde bulunan Çavuşoğlu, ''Kıbrıs Türk halkının anavatanına duyduğu sevgi ve bağlılığı televizyon ekranlarında değil, bulunduğunuz süre içerisinde sokaklarda hissediniz'' dedi.

KKTC ile Türkiye;nin ''tek halk iki devlet ''olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, ''Burası sizin değil, bizim değil, hepimizindir. Anadolu ile Kıbrıs Türk halkının arasına kimse nifak sokmasın, arasını açmasın. Bizim kol kola girmeye, sırtımızı birbirimize dayamaya ihtiyacımız vardır. 500 yıldır bizi koparamadılar. Anavatanın parçasıyız, Anavatan da bizim bir parçamızdır'' diye konuştu.

ÜAK toplantısının KKTC;de yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Çavuşoğlu, KKTC;de 6 üniversite bulunduğunu, Türkiye;den iki üniversitenin de gelişiyle sayının 8;e çıkacağını belirterek, gelinen noktada öğrenci sayısının 43 bin 426 olduğunu kaydetti.

Çavuşoğlu, KKTC üniversitelerinin tamamının fiziki altyapılarını en üst düzeyde tamamlayarak eğitim ve bilim yuvası haline geldiklerini söyledi.

''Eğitim Adası Kıbrıs'' sloganıyla yola çıktıklarını kaydeden Çavuşoğlu, KKTC;nin bir üniversite adası olduğunu, bu bilincin yaygınlaşması için ne gerekiyorsa yapmaya çalışacaklarını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın telaffuz ettiği 60 bin öğrenci hedefine ulaşacaklarını vurguladı. Çavuşoğlu, Türkiye;nin her alanda olduğu gibi üniversitelerin ve ülke eğitiminin gelişim aşamasında da Kıbrıs Türk halkının yanında olduğunu ve şükranı borç bildiklerini kaydetti.

-ÖZTOPRAK: ''SİSLİ HAVA GEÇİCİ''-

DAÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Abdullah Öztoprak da, ÜAK toplantısının DAÜ ev sahipliğinde KKTC;de yapılmasından büyük onur ve gurur duyduklarını ifade etti.

Rektörleri DAÜ hakkında bilgilendiren Öztoprak, 1979 yılında bir kaç binayla eğitim öğretime başlayan DAÜ'nün bugün 80 binanın bulunduğu 3 bin dönüm araziden oluşan kampüs içerisinde eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürdüğünü, 60;ın üzerinde ülkeden 13 bin öğrenciye 8 fakülte ve 3 yüksekokulla eğitim verdiklerini anlattı.

Öztoprak, son dönemdeki siyasi gelişmelerle ilgili olarak da, ''Üzerimizdeki sisli havanın geçici olduğuna inanmaktayım. Ne KKTC, ne de Türkiye birbirlerinden asla vazgeçemezler'' ifadelerini kulandı.

-ÜAK BAŞKANI PROF. DR. YAVUZ COŞKUN-

Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Yavuz Coşkun da, ÜAK;un her ay toplandığını ve bu toplantıların Türkiye;nin çeşitli bölgelerinde ve yakın coğrafyadaki dost ülkelerde yapıldığını, bu dönemdeki ilk yurt dışı toplantıyı KKTC;de düzenlemeyi kararlaştırdıklarını söyledi.

Coşkun, toplantının KKTC;de yapılmasının bir amacının da, Kıbrıs Türk halkıyla bağların daha da güçlendirilmesi ve KKTC;deki meslektaşlarıyla biraraya gelmek olduğunu ifade etti. Toplantının KKTC;de yapılmasını kararlaştırdıklarında KKTC;yle ilgili siyasi söylemlerin henüz gündemde olmadığına işaret eden Coşkun, ''Kıbrıs Türk halkıyla bizim gönül bağlarımız hiçbir şekilde zedelenemez. Dostluk ve işbirliğimiz, çok yakın kardeşliğimiz devam edecektir'' dedi.

KKTC Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) Başkanı Prof. Dr. Hasan Ali Bıçak ile Türkiye;nin Lefkoşa Büyükelçiliği Müsteşarı Esin Çakıl;ın da katıldığı ve Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu;nun mesajının okunduğu açılış töreninin ardından Kurul gündemindeki konuları görüşmek üzere toplandı. (Kaynak: aksam.com.tr)

Ortak sorunumuz; çöle dönüşen Aral çevre felaketi yaratıyor

Dünyanın 4. büyük gölü olarak bilinen Aral Gölü, son 50 yılda yüzde 90 küçülerek, yerini suların çekildiği bölümde oluşan, "dünyanın en genç çölü" Aralkum’a bırakıyor.

Sovyetler Birliği döneminde, Aral Gölü’nü besleyen Emuderya ve Sirderya ırmaklarının sularının pamuk tarlalarına akıtılması sonucu 1960’lı yıllardan bu yana kurumaya başlayan Aral Gölü, yüzde 90 oranda küçülerek ikiye bölünmüş ve eski kıyılarından 170 kilometreye kadar geri çekilmiş durumda bulunuyor.

1960 yılında 68 bin 900 kilometrekare yüzölçümü ve 1083 kilometreküp su hacmine sahip Aral Gölü’nün uzunluğu 426 kilometreyi, eni 284 kilometreyi, en derin noktası 68 metreyken, 2010’da gölün yüzölçümü 12 bin 100 kilometrekareye, su hacmi 110 kilometrekübe, en derin noktası ise 24 metreye düştü.

Eski Sovyetler Birliği’nin, 1960-1990 yıllarında Orta Asya’da pamuk üretimini artırmak amacıyla sulanan tarım arazilerini 4,5 milyon hektardan 7 milyon hektara çıkarması ve böylece göle dökülen ırmak sularının azalması sonucu, 2010 yılına gelindiğinde gölün çekildiği 54 bin kilometrekarelik alanda, tuzlu kum tabakalarıyla kaplı "dünyanın en genç çölü" Aralkum oluştu.

Uzmanlar, Aral Gölü çevresinden her sene rüzgarla birlikte uçan yaklaşık 100 milyon ton tuzlu kum tozları da bölgeyi büyük bir çevre felaketiyle karşı karşıya bıraktı.

Kazakistan ve Özbekistan’da yaklaşık 2 milyonluk nüfusun yaşadığı Aral Gölü havzasındaki çevre felaketiyle, halk arasında çeşitli hastalıklar yaygınlaştı, bebek ölümlerinde de artış oldu.

1960’lı yıllarda Aral Gölü’ünün kıyısındaki balıkçı kasabası Moynak’ta, tarım arazilerinin büyük oranda tuzlanması ve gölün kıyılarının yüzlerce kilometre geri çekilmesi yüzünden tarım ve balıkçılık zarar gördü, halkın bir bölümü ülkenin diğer bölgelerine göç etti.

Aral Gölü havzasında 1960’lı yıllarda 300’den fazla bitki, 35 kuş, 23 diğer hayvan türü, Özbekistan’da ender görülen bitki ve hayvan türlerinin yer aldığı "Kırmızı Kitap"ta kayıt altına alınmıştı. 1960’ta 34 balık türünün bulunduğu gölde o dönemde yılda ortalama 60 bin ton balık avlanırken, bugün balıkların hemen hemen tamamı yok oldu. Moynak’taki balık konservesi fabrikası ise terk edildi ve harabeye döndü. Gölün eski kıyısında kalan balıkçı tekneleri buraları gemi hurdalığına çevirdi. Suyun geri çekildiği alanlarda oluşan Aralkum Çölü’nde artık develer geziyor.

Gölün ortasında bulunan ve 1954-1990 yıllarında Sovyetler Birliği tarafından 40’a yakın biyolojik silahın denendiği Vozrojdenie (Diriliş) Adası, suların çekilmesiyle karayla tamamen birleşti. (Kaynak: vatangazete.com)



Türkmenistan'da Bayrak Bayramı kutlanıyor

Bayrak Bayramı kutlamalarının bu yılki adresi 30 bin seyirci kapasiteli Olimpiyat Stadyumu oldu. Stattaki kutlama etkinlikleri renkli görüntülere sahne oldu.

Olimpiyat Stadyumu'ndaki törende; atlıların bayraklı geçidi, at üzerindeki gösteriler ve Türkmenistan'ın beş eyaletinin dans ekiplerinin folklor gösterileri izlendi. Çocukların bayram gösterileri törene ayrı bir renk kattı.

Bayram nedeniyle, Aşkabat sokaklarını yeşil Türkmen Bayrağı süsledi. Her ev ve iş yerine Türkmen Bayrağı asıldı. Başkent Aşkabat'taki kutlama törenleri bu akşamki havai fişek gösterileriyle tamamlanacak.
Törene, Türkmenistan devlet başkan yardımcılarını yanı sıra bakanlar, milletvekilleri, diplomatik misyon şefleri ve vatandaşlar katıldı.

Türkmenistan'da Bayrak Bayramı 1995 yılından bu yana her yıl 19 Şubat'ta milli bayram olarak kutlanıyor.
Bu çerçevede Türkmenistan'da dünyanın en yüksek bayrak direği inşa edildi. 133 metre yüksekliğindeki bayrak direğinde 420 kilogram ağırlığındaki dev bayrak dalgalanıyor. Dev Türkmen bayrağı 52,5x35 metre ebadında .

Türkmen bayrağında, tek hilal ve Türkmenistan'daki ülkedeki 5 eyaleti ve beş aşireti temsilen beş yıldız bulunmakta. Ayrıca bayrakta söz konusu aşiretlerin halı motifleri yer almakta, halı motiflerini altındaki altın rengindeki zeytin dalları iseBirleşmiş MilletlerTeşkilatına (BM) üye ülkelerin onayı ile verilen 'Tarafsızlık Statüsünü' simgelemekte. (Kaynak: samanyoluhaber.com)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder